Osmanlı’da Yeşil Kart

Osmanlı’da Yeşil Kart

osm

Yenilgiyle biten 1768-1774 Rus Savaşı ve Küçük Kaynarca Anlaşmasının ardından yapılan icraat ve beklenmedik olaylar, hazine giderlerini arttırır. Ancak, bu giderlerin getirdiği yükle başedecek çarelerin de beraber yürütülmesi gerekiyordu.

Bu çarelerin en başında ise: lüksü ve ısrafı yasaklayan tedbirlere ait emirlerin yayınlanması oldu. Bu emirlerde, özellikle; devlet erkanı ve saray halkının, günlük hayat tarzı ve giyim-kuşamına değiniliyor, kürkler ve pahalı kumaşlar için dışarıya ödenen paraların, devleti büyük zarara uğrattığından söz ediliyordu.

Ayrıca: Kapıkulu Ocakları yeni ve sıkı bir denetime tabi tutuldu. Bunun sonucunda ise, hazine giderlerinde büyük tasarruf sağlandı. Bazı askeri maaş cüzdanlarının (o zamanki adı: esame) zamanla, ilgisiz kişilerin eline geçtiği ve sahtelerinin türetildiği öğrenildi. Yapılan büyük bir operasyon ile, bunların tümü ayıklama işlemine tabi tutuldu. Yanlızca, hakkı olan kişilerde bulunması gereken, bu maaş kartları, haksız elde edenlerden geri alındı.

Düşününce, hayret etmemek elde değil. Geçenlerde; hakkı olmadığı halde, birçok kişide “yeşil kart” bulunduğu hakkında, basında bir çok yazı çıkmış ve hayretle okumuştuk. Hatta: ev, apartman ve benzeri mal varlıkları bulunmasına rağmen, hala yeşil kart sahibi olan, birçok insanın bulunduğu bir ülkede yaşıyoruz. Demekki; devletin olanaklarından bedava yararlanmak, geçmişten gelen, tarihi geçmişimizden gelen bir alışkanlık olsa gerek.

Bu arada; askeri maaş cüzdanlarının hakkı olmayanlardan geri alınması uygulaması operasyonunu Halil Hamid Paşa gerçekleştirmiş ve böylece Osmanlı hazinesi, yılda 1.9 milyon kuruş kadar kaybın önüne geçmiş. Ancak, bu icrat, Paşanın hayatına malolmuş.

Aranan kelimeler:

3 Eylül 2009
bosluk

Osmanlının Tarihinde İlk Dış Borcu

Osmanlının Tarihinde İlk Dış Borcu

para

Koskocaman Osmanlı imparatorluğu, mali durumu bozulunca, dış borç almak üzere ilk akla gelen ülkenin adını duyduğunuzda, eminim ki sizlerde benim gibi hayretler içinde kalacaksınız. Evet, bu ülkeyi öğrenmeden önce, kısa bir hikaye anlatmakta fayda var. Buyrun: cihan imparatorluğu Osmanlı’nın mali durum bozulunca, ilk akla gelen ülke hangısı?

Eylül 1784 tarihi, devletin ileri gelenleri toplanmışlar. Defterdar: mali sorunlardan ne anlamak gerektiğini ortaya koymuş ve böyle bir dönemde çare olarak uzun vadeli önlemlerden ziyade, acil önlemler alınması gerektiğini söylemiştir. Bunun üzerine: kısa vadeli önlemlerin başında: dışarıdan borç alma fikri, ilk sırayı alır. Defter emini Hasan Efendi: hazine giderlerinin daha fazla kısılmasının mümkün omadığını söyler. Devamında ise, devletin para gereksinmesinin ancak yabancı ülkeden borç alınarak karşılanabileceğini söyler. Ona göre: borç için başvurulacak ülkeler: Fransa, Felemenk ve İspanya olabilir. Diğer bir rapor sahibi olan Süleyman Fevzi Efendi de borç önerisinde bulunur. Fakat, onun görüşü biraz farklıdır. Ona göre: Osmanlı Devletinin, bir hıristiyan ülkesinden borç istemesi doğru değildir ve sakıncalıdır. S.Fevzi Efendi, borç istenecek Müslüman

ülkeyi de belirtmektedir: Fas.

Okunan raporlarda ve yapılan tartışmalarda: dış borç fikrinin gündeme gelmiş olması, Osmanlı mali tarihi bakımından ne kadar ilginç ise, Süleyman Fevzi Efendinin borç istenecek ülke olarak, ısrarla

Fas üzerinde durması da o derece ilginçtir. Tabii, bu ısrarın altında yatan gerçekler var.

Şöyleki, yaklaşık bir yıl önce, Fas Hakimi; çeşitli armağanlarla birlikte İstanbul’a bir elçi gönderir. Elçinin gelişi: Osmanlı devlet adamları için bir Sürpriz olur. Elçi; din kardeşliğinden söz ederek,

Osmanlıların gönlünü kazanır. Elçinin ifadesine göre: Fas Hakimi, fevkalade sevgi ve beslediği Osmanlı devleti için her türlü yardım ve özveride bulunmaya hazırdır.

Fas elçisiyle yapılan görüşme sırasında, Sadrazamın kafasında dış yardım fikri zaten doğmuştu.

Elçinin söylediklerine göre: Fas Hakimi: bir ara, İstanbul’a yüklüce bir miktar para göndererek, Malta’daki müslüman esirlerin satın alınıp kurtarılmasını ister. Eğer bu mümkün olmassa, paranın Haremeyn halkına dağıtılmasını şart koşar. Osmanlı devleti: bu parayı
esirlerin kurtarılması için kullanmaz. Ama, Haremeyn halkına da dağıtmaz. Para: darphaneye girer.

Fas Hakimi, bunu öğrenince, parayı geri ister. Paranın geri verilip verilmediği meçhul. Sonuçta: bu paranın darphaneye girmiş olması, dış yardım olarak değerlendirilirse, ilk dış yardım olması açısından öne çıkıyor.

Aranan kelimeler:

3 Eylül 2009
bosluk

İnebahtı Deniz Savaşı, Osmanlının Bahtının Değiştiği Savaş

İnebahtı Deniz Savaşı, Osmanlının Bahtının Değiştiği Savaş

inebahti

İnebahtı’da Marquesa gemisinde çarpışan İsyanpol Cervantes, savaşın kazanılması üzerine, Don Kişot’a “Tüm dünya, Türkler’in yenilmez olduğu inancının ne kadar yanlış olduğunu öğrendi” diyor. Bu savaşın küçük bir hikayesi aşağıda, o zamana dek, yenilmez bir armada olarak öne çıkan Osmanlı donanmasının ilk yenilgisi olması açısından öne çıkan bir savaş.

7 Ekim 1571 tarihinde, Yunanistan-Korint Körfezinde, İnebahtı yakınlarında; Osmanlı ve Haçlı donanmaları karşılaşırlar. Haçlı donanması: İspanya krallığı ve Venedik dukalığı gemilerinden oluşuyordu. Kutsal ittifak adı altında, Papa’nın gözetiminde yapılan antlaşma sonucu, oluşturulan haçlı donanması, bölgede büyük bir güç haline gelir. Bu sırada: Osmanlı donanması ise, Kıbrıs’ın alınması sonucunda, eksiklerinin tamamlanması uğraşısı içindedir. Ancak: Osmanlı Divanında, donanmanın ihtiyaçlarının karşılanması konusunda anlaşmazlıklar oluşur. Anlaşmazlıklar o kadar ileriye gider ki, Osmanlı donanmasının başına, Sadrazam Sokullu tarafından, bir kara ordusu kumandanı olan Müezzinzade Ali Paşa getirilir.

Haçlı donanması: bir süre sonra, Osmanlı sularına doğru ilerlemeye başlar. Ali Paşa’nın yanlış tutumları, Osmanlı denizcilerinin karşı koymalarına neden olur.

Düşünebiliyormusunuz, karşınızda büyük bir güç var ve bizimkiler hala gerek devletin karar mekanizması olan Divan’da ve gerekse donanmanın yönetim kademelerinde, kendi aralarında çekişiyorlar. Ortak kararlar verebilmek ve bu kararlarda birleşebilmek mümkün değil. Bu şekilde girilen bir savaşın kazanılması mümkün mü?

Kış mevsimi yaklaştığı için, levent gemileri ve derya beylerinin gemilerindeki tımar erbabının bir çoğu giderler. Savaşçı ve kürekçilerin de bir kısmı dağılır. Geri kalan asker, donanma gemileriyle, İnebahtı Limanına girip demirler. Halbuki, bölgede büyük bir haçlı donanmasının bulunduğu kesin. Aralarında bir antlaşma yapıldığı biliniyor, yine de donanmanın insan yapısının bozulması ve herhangi bir tehlike de, asla kaçış veya manevra imkanları bulunmayan İnebahtı Limanı gibi bir limana girip demirlenmesini anlamak mümkün değil.

Osmanlı savaş komuta kademesi toplanır ve en mantıklı karar; Uluç Ali Paşa’dan gelir. Paşa: bir çok sipahi ve yeniçerinin izine gönderilmesi nedeniyle, savaşa karşı çıkar. Ayrıca: donanmanın büyük eksikleri vardır ve gemilerin bakımlarının yapılması gerekmektedir. Ayrıca: düşman donanmasının, Liman ağzındaki Boğazhisar denilen geçitin kapatılması ile, Limana giremeyeceğini ve savunmada kalınmasını ister. Ancak: sert mizaca sahip Ali Paşa, daha önce hiç deniz savaşı yaşamadığından; “ İslam gayreti, Padişahın şerefi yokmudur? Her gemiden beşer-onar kişi eksik olmakla ne olur?”der ve savaşa girilmesine ve hatta bu şartlar altında, hücum yapılmasına karar verilir.

Neyse; iki donanma, dünya tarihinin en büyük deniz savaşlarından biri ne başlarlar. Osmanlı donanması, düşmanın görünürdeki 50 gemisinin üstüne saldırır. Bunun üzerine, diğer haçlı gemileri, saklandıkları burnun arkasından çıkıp, Osmanlı donanmasını çevirerek, top ateşine başlarlar. İki ateş arasında kalan orta ve sol kanat gemilerinin birçoğu batar.

İnsanlar, döşeme kalasları ve kürekler, hepbirlikte parçalanır. 142 Osmanlı gemisi yok olur. 4 saat içinde, 20 bin Türk denizci veya tutsak edilir.

Bir arbeküz mermisiyle şehit düşen Amiral Ali Paşa’nın kesik başı, mızrağa geçirilmiş, Mekke’den getirilmiş yeşil bayrak, Sultan gemisinden indirilerek, yerine Papa’nın flaması çekilmişti.

Yanlızca: Cezayir Beylerbeyi Uluç Ali Paşa’nın kumandasındaki 42 gemilik bölüm, haçlı donanmasının karşısında bulunan sağ bölümünü bozarak, savaş alanından kurtulur. Uluç Ali Paşa, bu başarısından sonra, Kaptan-ı Derya’lığa getirilir.

Bu arada: Sokullu Mehmet Paşa’nın Venedik elçisine söylediği bir söz de tarih sayfalarına yazılır.” Biz Kıbrıs’ı almakla, sizin kolunuzu kestik, siz İnebahtı’da bizi yenmekle, sakalımızı tıraş ettiniz. Kesilen kolun yerine yenisi gelmez, fakat kesilen sakalın yerine yenisi daha gür çıkar” Tabii, yeni gemilerin yapılması mutlaka bir şekilde mümkün olabilir. Peki ya kaybedilen denizci insan gücü? Kaybedilen binlerce denizciyi yerine getirmek kolay olmamış ve tecrübesiz levendlerden teşkil edilen yeni donanma, Osmanlı’ya Akdeniz’de eski gücünü bir daha asla geri kazandıramamıştır.

Avrupa, bu zaferin kutlamalarını, yer yer günümüzde de yapmaktadır.

Aranan kelimeler:

2 Eylül 2009
bosluk

cumhuriyet tarihi Son Yazılar FriendFeed
kişi siteyi ziyaret etti