Evet burası günümüzde Kütahya’nın Çavdarhisar ilçesi.
Burada, Roma döneminde Aizonai isimli bir şehir kurulur ve şehrin en kutsal alanı olarak seçilen yere Zeus Tapınağı yapılmasına karar verilir.
Ancak, bu kutsal alan olarak kabul edilen höyük: Anadolu’nun erken evrelerine ait tabakalar bulundurur.
Tapınak avlusu seviyesinin hemen altında, Erken Bronz çağına (MÖ 2800-2500) ait seramik parçaları bulunmuştur. Ayrıca: Tunç çağına ait zemini kerpiç ve çakıldan yapılmış, şevli duvarlara sahip iki mekan tespit edilmiştir.
Tapınağın yapılması için, bu tabakalar ortadan kaldırılmıştır.
Muhtemelen, bu ortadan kaldırılan tabakaların molozları, tapınak alanının tekrar dolgusu sırasında kullanılmıştır.
Evet, günümüzde: Zeus Tapınağı, yukarıda belirttiğim gibi Çavdarhisar ilçesinde, Aizonai antik şehrinde, Perkalas Çayının batı kıyısında 200 metre uzaklıktadır.
Önemi:
Zeus Tapınağı oldukça önemlidir.
Çünkü dünya üzerinde benzeri yoktur.
Gerek plan olarak ve gerekse dünya üzerinde günümüze en sağlam gelebilmiş bir tapınaktır.
Tapınağın yapımı:
Tapınak, şehir içinde ve çevresinde bulunan toprakların sahibiydi.
Tapınak yapımı için gerekli harcamalar, geniş tapınak arazilerinin kiraya verilmesiyle sağlanmaya çalışılıyordu.
Hadrian döneminde, Aizonai ve Roma arasındaki en temel sorun, şehre ait olan toprakların yönetimi konusundaydı.
Zeus tapınağına bağlı olduğu düşünülen topraklar hakkında, İmparator Hadrian dönemine ait gayet net ve ayrıntılı yazıtlar, tapınağın duvarlarında bulunmaktadır.
Ancak, arazileri kiralayanlar, uzun süre para ödememek için direndiler.
Bunun üzerine, İmparator Hadrianus devreye girdi ve paralar ödenince; MS 92 yılında İmparator Damitianus döneminde başlanan tapınak inşasına devam edildi.
Tapınak: MS 2’nci yüzyılda, İmparator Hadrian döneminde (MS 117-138) tamamlandı.
Evet, bir tepe üzerinde bulunan Tapınak, Aizonai şehrinin ana kutsal alanıydı.
Mimari Özellikleri;
Roma döneminde yapılmış olmasına rağmen, Hermogenes tarafından Magnesia’da yaratılan Helenistik dönem özelliklerine özgü biçimde yapılmıştır.
Aynı plan, Ankara Augustus Tapınağında da kullanılmıştır.
Hermogenes’in Helenistik dönem mimarisi için ortaya koyduğu kurallar çerçevesinde: naosu çevreleyen peristasisin eni, iki sütun genişliğindedir.
Dolayısıyla tipik Helen mimarlık özelliği olan pseudodipteros plan uygulanmıştır.
Çok basamaklı podyum da, Helenistik dönem özelliklerindendir.
Cella tonozla örtülü bir alt yapı üzerine konumlandırılmıştır.
Bu bir Roma mimarisi özelliğidir.
Cella içinde: bir Zeus heykelinin bulunduğu düşünülür, ancak bu heykel günümüze ulaşmamıştır.
Ancak, yapılan arkeolojik araştırmalarda, tapınak içinde Zeus’un kutsal kuşu olan “Kartal” heykeli bulunmuştur.
Promaos (giriş), naos-cella (ana oda) ve opistodomos’tan (arka oda) oluşan ana yapının altında, Anadolu’da kullanımı çok yaygın olmayan, yüksek tonozlu bir galeri bulunur.
Tapınağın girişi doğudadır ve pronaos önünde 4 sütun bulunur.
Batı yüzündeki opisthodoms kısmında ise, kompozit başlıklı 2 sütun vardır.
Opisthodomos ve cella arasında, alt kata inen ahşap bir merdiven vardır.
Tapınağın sayısal ölçüleri:
Tapınağın oturduğu podyum ölçüleri: 130 x 112 metredir.
Tapınağın oturduğu ölçüler ise, 53 x 35 metredir.
Pronaos (giriş) duvarlarındaki yazıtlar:
Tapınağın ön galeri duvarlarında, İmparator Hadrian ve Aizonai için önemli hizmet görmüş Apuleius’u öven yazıtlar bulunur.
Pronaos duvarının dış ve iç yüzeylerinde bulunan Yunanca ve Latince yazıtlarda: tapınağın klerolarının (tarım arazileri) kiralarına ait tartışmaların ve kararların yer aldığı Hadrian dönemine ait yazışmaların birer örneği bulunur.
İmparator ile şehir arasında, bu konu ile ilgili yazışmalar, Aizonai için o kadar önemliydi ki, tapınağın ön galerisinin kuzey tarafında, özel olarak hazırlanmış bir bölüme, bu yazıt konmuş ve bugün de görülmektedir.
Aynı duvarın dış tarafındaki yazıtta ise, şehirde 4 Numaralı köprünün yazıtından tanınan M. Apulerius Eurykles’ten söz edilmektedir.
Yazıtta: Eurykles’in erdemlerinden ve şehir için yaptığı işlerden, övgü ile söz edilmektedir.
Çizimler-Duvarlara kazınan resimler:
Tapınağın yazıtlarının ve kesme taşların üzerinde, çeşitli çizimler var.
MS 13’ncü yüzyılda Anadolu’daki Moğol istilası sonrasında, bölgeye gelen Çavdar Tatarları, tapınağın çevresine bir duvar örerek, tapınağı kale olarak kullanırlar.
Bu dönemde, tapınağın duvarlarına 300’den fazla Çavdar Tatarlarına ait: at, okçu, süvari, tuğ taşıyan süvari, kopuz çalan insanlar gibi çeşitli figürler kazınmıştır.
Grafitilerin büyük çoğunluğu, kuzey duvarının dış ve iç yüzeyinde bulunmaktadır.
Grafitilerin birçoğunun gurup halinde yapılmış olması, yapım teknikleri ve birbirini takip eden kompozisyonları, bunların aynı topluluk tarafından yapıldığını gösterir.
Sütunlar:
Tapınağın en dikkat çekici özelliklerinden biri, sütunlarıdır.
İlk inşa edildiğinde, tapınağı çevreleyen 42 sütun bulunduğu biliniyor. Ancak bunlardan 16 sütun günümüze ulaşmıştır.
En düz olanlar “dor sütunu”, yargıç saçı şeklinde süslü olanlar “İon sütunu” ve çiçekli-böcekli en süslü sütunlar ise “Korint sütunları” dır.
Tapınağın anıtsallığını güçlendiren, monolit (tek parça) sütun gövdelerine, kaide ve başlıklar da eklendiğinde, sütunların toplam yüksekliği 9.51 metredir.
Tapınağın çevreleyen sütunların kaideleri, Asia İon tarzındadır.
Promaos (giriş) ve opisthodomos’da (arka oda) bulunan sütunlarda ise, Attik-İon kaide kullanılmıştır.
Ön ve arka yüzde (doğu-batı) 8 sütun, yan cephelerde (kuzey-güney) 15 İon sütunu bulunur.
Sütunlar 24 yivlidir.
İç bükey yivlerin genişliği altta 11 cm, yukarıda ise 9.5 cm dir.
Bu ölçüler, sütunların yukarıya doğru, zarif bir şekilde inceldiğini gösterir.
İç bükey yivlerin sonlandığı noktada, amphora motifleri vardır.
Bu motifler; üzerine gelen volütlü İon başlıklarını zenginleştirir.
Başlıkların üzerinde bulunan 3 faskiyalı arşitravlar, üst yapının günümüze kadar ulaşan mimari öğeleridir.
Tapınağın kısa taraf, ön yüzündeki orta sütun aralığı, diğer sütun aralıklarından daha geniştir. Ancak bu bir İon mimari özelliğidir.
Sütunlar ile iç mekan arasındaki uzaklık: sütunların kendi aralarındaki uzaklıktan 2 kat fazladır.
Sütunların birbirine bağlantı yerlerinde, kurşun kirişler görülür. Hatta, bu kirişlerden bazıları parçalanmıştır.
Akroterler :
Tapınağın bezemelerinden özellikle akroterlik ilgi çekicidir.
(Akroter: alınlık üçgeninin tepesi ve köşelerinde bulunan figürler, süslemelerdir.)
Batı alınlığında, orta akroter “akantus dalları ve yaprakları arasında Tanrıça Kybele” büstü ile bezenmiştir.
Doğu alınlığındaki akroterde ise, “Zeus Büstü” bulunmaktadır.
Tapınağın altındaki galeri:
Tapınakla ilgili, ilginç bir ayrıntı da burada, tapınağın altındadır.
Bu galeri, kilitleme tonozlama metoduyla inşa edilmiştir.
Celladan buraya inen bir ahşap merdiven bulunur.
Burası, bu plan ile Anadolu’da pek alışılmamış bir özellik gösterir.
Roma mimari sanatında, pek görülmeyen bir yapı biçimidir.
Çünkü benzeri yoktur.
Gelelim, galerinin yapılış-kullanım amaçlarına:
Bu konuda başlıca iki görüş bulunmaktadır.
1’nci Görüş:
Tapınağın alt galerisinin, değerli sunuları depolamak amaçlı kullanıldığı şeklindedir.
2’nci Görüş;
Şehrin yaklaşık 4 km güneyinde bulunan Kybele (Meter Steunene) kutsal alanındaki kültün, tapınağın inşasından sonra buraya taşındığı ve tapınakta hem Zeus’a ve hem de Kybele’ye tapınıldığı şeklindedir.
Bu görüşün kanıtı olarak şunlar tespit edilmiştir.
Tonozlu yapıda Kybele’yi simgeleyen terracota figürinleri bulunmuştur.
Ayrıca, bulunan bir yazıtta, Zeus ve Kybele yan yana yazılmıştır.
Tonozlu yapıya geçişi sağlayan geçit opisthodomosdan (arka oda), ahşaptan yapılmış bir merdivenle sağlanıyordu.
Cellaya (ana oda) geçişi sağlayan pronaos üzerinde bulunan alınlığın akroterinde bir erkek figürü bulunuyor, opisthodomos (arka oda) üzerindeki alınlığın orta akroterinde ise bir kadın figürü bulunuyor.
Daha fazla ayrıntıya girildiğinde ise: Kybele, Zeus’u koybantların gürültülü dansları eşliğinde, bir mağarada doğurmuştur.
Pausanias, Aizonai yakınlarında Steunos adını taşıyan bir mağarada, Meter Steunene adı ile Kybele’nin tapınım gördüğünü belirtmiştir.
Zeus’un, burada bir mağarada Kybele tarafından doğurulduğuna inanılmış ve hem Kybele hem de Zeus’a gönderme yapılarak Tapınak inşa edilmiştir.
Hatta, Kybele Zeus’u bir mağarada doğurduğu için, burayı tapınak alanının altına sanki bir mağara gibi inşa etmişlerdir.
3’ncü Görüş:
Son bir görüş ise, buranın bir kehanet merkezi olduğu şeklindedir.
Tapınağın önündeki kadın büstü:
Tapınağın kuzeybatı alınlığında, bir kadın büstü vardır.
Bunun bulunması, bu tapınağın sadece tanrıların babası Zeus’a değil aynı zamanda Aizonai’te Meter Steunene adıyla tapılan Anadolu’nun Kybele tanrıçasına da adanmış olduğunu gösterir.
Ancak son araştırmalarda, tapınağın çift tanrıya ( hem Zeus’a hem de Kybele’ye) adanmış olduğu anlaşılmıştır.
Medusa görünümündeki bir zemin üzerinde, saçlı bir figürdür.
Akroter denilen bu devasa heykel, zamanında meydana gelen depremler sonucu, Zeus Tapınağının üzerinden düşmüş olmalıdır ve tapınağın önünde, buluntu yerine yakın bir yere konulmuştur.