Evet; yaşınız, belli bir seviyenin üzerinde ise; mutlaka Anadol markalı arabalar ile bir anınız vardır. Babamın; bir Anadol arabası vardı, 1967 yılında, bir mendil içine sardığı bir tomar para ile, gidip Anadol marka bir araba almıştı. O zamanlar; muhteşem bir duygu. Ve bu duyguyu yaşamak için, verilen büyük paralar.
Neyse; bu Anadol’un ülkemizde ortaya çıkış hikayesini belki okumak istersiniz. Buyrun:
Yıl: 1963. Rahmi Koç ve Bernar Nahum (Koç’un otomobil kısmı müdürlerinden); Otosan’ın, Ankara’daki dağıtım şirketi olan Otokoç’un önünde oturmaktalar. Yakınlarına park eden bir pikap;dikkatlerini çeker. Pikabın karoserinin saçtan yapılmadığı görülmektedir. Derken; pikabı, yakından incelemeye başlarlar. Gövde; o güne kadar bilmedikleri bir maddeden yapılmıştır. Aracın kaputunu açtıklarında “Made in İsrail ve Autocar” yazılarını görürler. Pikabın sahibi geldiğinde ise,bu yeni malzemenin; “fiberglas” olduğunu öğrenirler.
O yıllarda; saç ile araba kalıbı yapmak çok pahalı. Fiberglas’dan araba yapmak fikri; Anadol’un doğuşunun en önemli yanı oldu.
1966 yılında seri üretime geçen, ilk yerli otomobil “Anadol”; aynı yılın Aralık ayında; Otosan kapısından çıkar. Üretimin sürdürüldüğü; 1984 yılına kadar; 87 bin otomobil üretilir. Ancak; piyasaya çıktığında; özellikle, fiberglas gövdenin “at, inek gibi hayvanlar tarafından yeneceği ” konusunda; uzun yıllar söylentiler dilden dile dolaşır. Tiyatrolarda, oyunlarda; bu konu, dalgaya alınır. Ancak; yinede, halk, zamanla Anadol’u sever ve Türkiye’nin her yanına yayılır.
Anadol’un isminin belirlenmesinin öyküsüde ilginçtir. Fiberglas’tan yapılan bu yeni otomobilin tanıtım işini, dönemin reklam ajansı “Manajans” üstlenir. Anadol’un tanıtımı sürerken; yeni arabanın isminin,anket aracılığı ile,vatandaşa sorularak belirlenmesine karar verilir. Gazetelerde, anket duyuruları, uzun süre yayınlanır. Ankete katılım, 4-5 bin olarak beklenirken,150 kişi ankete katılır ve tüm değerlendirmeler sonucunda “Anadol” ismi seçilir.