Baba ocağı; ilginç bir konu. Daha çok; aile bağları, baba evinin önemini öne çıkarıyor. Ve ilginç olan; gerek İslamiyet öncesi Türk gelenekleri ve gerekse Romalılar ve Helen kültüründe; bu konuda, benzer söylenceler var. Ama sonuçta en büyük birliktelik: baba ocağının yani baba evinin, aile yanının kutsallığı ve bu kutsallığa bağlı kalınmasıyla ilgili.
Önce İslamiyet öncesi Türk kültürüne bakmak gerekirse: Türkler; baba ocağını “Törkün” olarak isimlendirirler. İnanışa göre: Aile Tanrısı, bu ocakta barınır ve bu yüzden, ocağın ateşinin hiçbir zaman sönmemesi gerekirdi.
Bu nedenle: büyük ve ortanca kardeşler evlenerek, Törkün’ü bıraktıktan sonra, ocak bekçisi olarak küçük kardeş kalırdı. Ancak, belirli zamanlarda, tüm aile bireyleri, baba ocağında toplanarak “Ata’ya saygı” törenleri düzenlenirdi. Yani: gerek yurt ve gerekse ocak sevgisi, insanlar arasındaki güçlü bir bağın yaratılmasının en büyük etkeniydi. Törkün hakkındaki bir kısım bilgi, Kaşgarlı Mahmut tarafından günümüze yansıtılmıştır.
Gelelim, Helenistik ve Roma-Bizans dönemlerine. Bu kültürlerde de: Aile ocağı tanrısı olarak: “Vesta” geçer. Vesta: ocak, yuva, ev ve ailenin bakire tanrıçasıdır. Yunan mitolojisindeki ismi: “Hestia” dır. Tanrılar tanrısı Zeus’un kız kardeşidir. Yani: mitolojide, verilen öneme atfen, en tepe noktalardan birine konumlandırılmıştır. Evin ve yuvanın koruyucusudur. Bu yüzden, ocak tanrıçası olarak da bilinir.
Ama yinede, çok belirli bir kişiliği yoktur ve anlatıla gelen mitlerde pek yer almaz, hatta hiç betimlenmemiştir. Onun esrarlı varlığının en büyük ve tek belirtisi: hiç sönmeyen, sönmemesi gereken kutsal alevdir.
Evet, gelelim sonuca. Günümüzde: elbette bu mantık veya söylenceler, birçok kişi için saçma gelebilir. Ama unutulmaması gereken şu; düşünün ki, atalarımız olarak kabul ettiğimiz insanlar, binlerce yıl önce, buna inanmışlar, sahip çıkmışlar ve saygı göstermişler. Peki; bugün yaşadıklarımız, binlerce yıl sonra bu dünya üzerinde yaşayan insanlar tarafından nasıl görülecek, nasıl değerlendirilecek ve nasıl karşılanacak. Günümüzden binlerce yıl sonra, bu topraklar üzerinde yaşayan insanlar, bugünkü şartlarımızı, kurallarımızı, yaşantı tarzımızı çok mu benimseyecekler? Bence: her toplumun fikir, görüş ve düşüncesine, yaşadıkları dönemin özelliklerine binaen saygı duymak şart.
Unutulmaması gereken tek ve en önemli şey; her ne olursa olsun; baba ocağına ve dolayısı ile baba evine sahip çıkmak ve belirli zamanlarda, tüm aile bireyleri olarak, baba ocağında toplanmak.