Sadullah Paşa, Yalısı ve bir uğursuzluk hikayesi

Sadullah Paşa, Yalısı ve bir uğursuzluk hikayesi

tarihinizinde-sadullah-pasa-yalisi

İstanbul Çengelköy’de: bir saray yavrusunu andıran ve aşı boyası ile çok uzaklardan bile kolaylıkla fark edilen Boğaziçi’nin en muhteşem binası olan bir yapıdan, bir yalıdan daha doğrusu bu yalının hikayesi ilgimi çekti ve bunu okurlarla paylaşmak istedim.

Yalı: 1770 yılında, barok tarzda inşa edilmiş olup, üst kattaki salonu bir Osmanlı otağı şeklinde yapılmıştır. Tavan işçiliği muazzamdır. Salona çıkan merdivenlerin yanında, orkestra için özel yer yapılmıştır. Odalardaki Edirne işi bezemeler, inanılmaz güzelliktedir.

Yalı: Sultan Abdülhamit tarafından, Darüssaade Ağası (yani hadım edilmiş saray görevlisi) Mehmet Ağa’ya verilmiştir. Daha sonra yalı Sadrazam Koca Yusuf Paşa’ya geçer. Koca Yusuf Paşa: yaşlandığından sadrazamlıktan ayrılmak isteyince, Sultan III. Selim tarafından 1805 yılında azledilir. Osmanlı tapu kayıtlarında yani Bostancıbaşı defterinde: yalı Yusuf Paşa’nın karısı Hanife Hatun’un mülkü olarak görülür. Daha sonra: Hanife Hatun’un kızı Emine hanım: Kaptan-ı Derya Seydi Ali Paşa ile evlenir ve bu yalıda otururlar. Seydi Ala Paşa ölünce, eşi ve oğlu Hamdi Paşa yalıda oturmayı sürdürürler. Oğul Hamdi Paşa: Berberbaşı Hüseyin Ağa’nın kızı Fatma Rehna hanım ile evlenir. Bu arada, Hamdi Paşa; Bağdat Valisi olur. Ancak Hamdi Paşa: bir sarrafa borçlanıp borcunu ödeyemeyince, yalıyı satışa çıkarır ve yalı: Ayaşlı Esad Muhlis Paşa tarafından satın alınır. Muhlis Paşa: öldüğünde ise, yalı 1872 yılında oğlu Sadullah Paşa’ya miras kalır.

 

Sadullah Paşa:

Sultan V. Murat ve Abdülhamid dönemlerinde görev almıştır. Zamanın kültür, sanat camiasının yakından tanıdığı bir isimdir. Tanzimat edebiyatının ünlü bir ismidir. Farsça, Fransızca ve Almanca biliyordu. Hatta: Sultan V. Murat: Sadullah Paşa’yı tahta çıkışının ardından, özel kayığı ile saraya getirtmiştir. Paşa: Osmanlı hükümetinin çeşitli kademelerinde çalıştıktan sonra: 1877 yılı Osmanlı-Rus Savaşının ardından imzalanan Ayestefanos Antlaşması ve Berlin Kongresine, Osmanlı imparatorluğunun temsilcisi olarak katılmıştır. Ancak: Abdülhamit döneminde: Sadullah Paşa’nın durumu farklılaşır. Çünkü Abdülhamit, zekadan çok sadakata önem veren bir kişiliktedir. Sultan V. Murat’ın gözdesi olan ve jurnalcilerin kurbanı olan bu adama güvenmemiş ve görevden almıştır. Ama halk tarafından çok sevilen Paşa’yı ortada bırakmamak için bir tür sürgün olarak Viyana şehrine, sefir olarak görevlendirmiştir. Çünkü Sultan V. Murat’ı tekrar başa geçirmek isteyenlerden olduğuna inanmaktadır.

Sadullah Paşa: Viyana’da kaldığı sürece, Sultan Abdülhamit, İstanbul’a dönmesine izin vermez. Bu arada: Sadullah Paşa, sefarethanede çalışan genç bir hizmetkar ile gönül ilişkisine girer ve kız hamile kalır. Gerek İstanbul özlemi ve gerekse kızın hamile kalması, Paşa’yı bunalıma sokar ve 1891 yılında Viyana şehrinde havagazı ile intihar ederek ölür. Cenazesi, oğlu Nusret Sadullah’ın hazır bulunduğu devlet erkanı ile İstanbul’a getirilerek Sultan II. Mahmut’un haziresine gömülmüştür. Paşa’nın İstanbul’da Çengelköy’deki yalısında yaşayan eşi Necibe Hanım, haberi duyunca aklını kaçırır. Ölüm haberini aldığı gün: gençliğinde giydiği ve Paşa’nın çok beğendiği pembe elbisesini giyerek, yalının bahçesinde Paşa’nın dönüşünü beklemeye başlar. Kimseyle konuşmadan, yıllarca pembeler içinde, yalıda Paşa’nın dönmesini beklemiş ve 1917 yılında ölmüştür. Necibe Hanım ölünce, oğulları aile açısından iyi anıları olmayan bu yalıyı.

Uzaktan akrabaları mimar ve aynı zamanda Cumhuriyet döneminin ilk İçişleri Bakanı olan Ferit Tek’e satarlar. Ferit Tek, yalının bir kısmını restore ettirir ve bu arada selamlık bölümünü yıktırır, harem bölümü muhafaza edilir. Ferit Tek ölünce kızı Türkolog Emel Esin, miras yolu ile yalının yeni sahibi olur. Dr Emel Esin, 1914 yılında İstanbul’da doğmuştur. Annesi Müfide hanım, dönemin kadın yazarlarındandır. Esin, önemli bir akademisyen olmuş ve Paris Üniversitesinden sanat tarihi doktoru ünvanı almıştır. Önce bir Mısır pransi ile, 1941 yılında ise Büyükelçi Seyfullah Esin ile Tokyo şehrinde evlenmiştir. “Tek-Esin” vakfını kuran ve çocuğu olmayan Esin hanım: yalıyı kendi adıyla kurduğu bu vakfın mülkü haline getirmiştir. 1987 yılında Emel Esin ölünce: bina Vakıftan, vakıf masraflarının karşılanması için Ayşegül Nadir’e kiralanır. Ayşegül Nadir: bu tarihi yalıda yaşarken, bahçede bulunan tarihi bir Kur-an yüzünden, tarihi eser kaçakçılığı ile suçlanır ve Türkiye’den kaçarak ayrılır, ardından Fas’ın Marakeş şehrinde yaşamaya başlar.

Sonraki yıllarda yalıyı satın alan kişiler: yalının bahçesinde ve koridorlarında, pembe elbiseli bir kadın hayaleti gördüklerini iddia etmişler ve sahip oldukları yalıyı en kısa zamanda elden çıkarmışlardır. Yine söylentilere göre: Necibe Hanım, yalıda, pembeler içinde hala Paşa’nının dönmesini beklemektedir.

 

Gelelim Sadullah Paşa’nın çocuklarına:

En büyük çocuk Asaf Bey: devletin birçok kademesinde çalıştıktan sonra 1896 yılında Berlin sefaretinde çalışmaya başlamış, babası gibi burada bir gönül macerası yaşamış ve ardından intihar etmiştir.

Küçük oğlu Ragıp Bey: eğitimini Almanya’da tamamlamış, Alman ordusunda görev yaparken, Osmanlı ordusuna katılmak için dilekçe vermiş, dilekçesi kabul edilmiş ancak daha sonraki durumu hakkında bilgi yoktur.

Diğer oğlu Nusret Sadullah Ayaşlı: Sadullah Bey’in cenazesinde hazır bulunan bu oğlu: uzun süre devlet hizmetinde çalışmış, çeşitli yerlerde büyükelçilik yapmış, Kavalalı Mehmet Ali Paşa ailesinden Prenses Rukiye Halim ile evlenmiş, 3 çocukları olmuş, ardından evlilik bir süre sonra bozulmuş ve ayrılmışlardır. Ardından Sadullah Ayaşlı, 1930 yılında Münevver Ayaşlı ile evlenmiş ve ölene kadar onunla evli kalmıştır.

Kızı Nazlı Hanım: evlenip 4 çocuk sahibi olmasına rağmen, bir türlü mutlu olamamış, evliliğini bitirmiş ve hayata küsmüştür.

Son olarak, restorasyonu yapılan yapı: Adalet Bakanlığına verilmiştir.

 

 

 

 

Aranan kelimeler:

22 Ekim 2016
bosluk

cumhuriyet tarihi Son Yazılar FriendFeed
kişi siteyi ziyaret etti