Bulgarca Sveti kelimesinin anlamı “Aziz” dir.
1850 yılında milliyetçiliğin etkisiyle, Bulgarlar dini ayinlerini Fener Rum Partikliğine bağlı olarak ve Rumca yapmak istemediklerini söylerler.
Bağımsız ve milli Bulgar Ortodoks kilisesi yapmak isterler.
Çünkü başlangıçta Bulgar milliyetçiliği, Osmanlıdan çok Fener Patrikhanesine karşı oluşmuştur.
Ancak bu durum Osmanlının işine gelmez.
Çünkü Fener Patrikhanesiyle karşılıklı anlaşma vardır.
Ayrıca, Bulgar milliyetçiliğinin zamanla Osmanlı otoritesine karşı yöneleceği de tahmin edilir.
Bu yüzden, dönemin Padişahı, Bulgarların bir kilise yapmalarını istemez.
Israr edildiğinde ise, işi zora sokmak için “Bir şartla izin veririm, kiliseyi 1 ay içinde yapacaksınız, aksi halde izin vermem” der.
Evet padişah tarafından verilen bu 1 aylık iznin ardından, Bulgarlar, kiliseyi demir döküm olarak yapmaya karar verirler.
Çünkü bu tarihlerde inşaatlarda kullanılan demir, dönemin yeni mimari modasıdır.
Paris şehrindeki Eyfel kulesi, aynı dönemde yapılmıştır.
Yani, Padişahın öne sürdüğü şartı için en uygun çözüm, demir kullanılmasıdır.
Bulgarlar hemen bir ihale açarlar ve bir Avusturya firması ihaleyi kazanır.
Proje, İstanbullu bir Ermeni olan Hovşep Aznavur tarafından yapılır.
Ayrıca, Bulgarlar bu kiliseyi yapmak için oldukça ilginç bir yer tercih ederler.
Bu yer, Fener Patrikhanesinin sadece birkaç yüz metre yakınıdır.
İç ve dışı, yani tümü Viyana şehrinde kurulan Wagner Firmasının fabrikasında dökülen kilise, Viyana’da kurulur, denenir ve sonra mavnalarla, Tuna nehri ve Karadeniz yolu ile parça parça İstanbul’a ulaştırılır ve burada monte edilir.
Ancak, demir olduğu için ağır çeken kilisenin, deniz kenarında kurulması öncesinde, temellerde ciddi mühendislik çalışması yapılır.
Temeline 70’e yakın demir kazık çakılır.
Ayrıca, kilisenin nemden ve rüzgardan etkilenmesi, ciddi bakım ve onarım sorunları yaratır.
Önce taşıyıcı iskelet, çeşitli biçim ve boyutlardaki çelik profillerden oluşturulur.
Çünkü zeminin zayıf olması nedeniyle, betonarme yerine daha hafif olduğu için demir iskelet yöntemi tercih edilir.
Ancak bununla yetinilmemiş, dış cephede bulunan elemanlar da demirden yapılmıştır.
Bütün dış duvar kaplamaları, pencere doğramaları, kapı kanatları yani bütün yapı demirdendir.
İç mekana gelince: duvarlar, merdivenler, bütün kolonlar ve kolon başlıkları demirdendir.
Ancak daha görkemli bir görünüm için, girişte ve ana mekandaki duvarların ve kolonların üstleri, renkli mermer levhalarla kaplanmıştır.
Yani, içerideki mermer görünümlü sütunlar da demirdendir.
Dünyanın ilk ve tek, dökme demirden yapılmış prefabrik kilisesidir.
Mimari olarak Neogotik stil kullanılmıştır.
Yeşilimsi, gri renkte boyanmıştır.
Cephesi bezemelerle doludur.
Yaklaşık 1.5 yıllık bir çalışmanın ardından, kilise 1898 yılında 1 aylık süreçte, günümüzde bulunduğu yere monte edilmiştir.
Hemen girişte, kilisenin Viyana’da ( R.Ph. Waagner, Vienne) yapıldığını belirten bir plaket görülür.
Kilisenin karşısında “Eksarhlık” binası vardır.
Kilisenin bahçesindeki mezarlıkta bulunan heykeller, Bulgaristan’da Türk azınlığa baskı yapılan yıllarda, bilinmeyen kişiler tarafından kırılmıştır.
Bu yüzden, heykeller kilise içine alınmıştır.