Size aşağıda anlatacağım hikaye, ünlü Romalı hatip Çiçero tarafından MÖ.260 yıllarında yazılan “Tusculanae Disputationes” yani “Turculum Tartışmaları” yazıtlarında bulunmaktadır.
MÖ.4.yüzyıl: Akdeniz’de-Sicilya adasında- Sirakuza kralı Dionysios.
Kralın sarayında: Damokles isimli bir yakın dostu ve aynı zamanda danışmanı bulunmaktadır. Kral Dionysios ve danışmanı Damokles; ülkenin yönetimi konusunda sürekli konuşmaktadırlar. Ancak, bu konuşmalarda, ana tema: Damokles tarafından, sürekli olarak: kralın ve krallığın bahşettiği mutluluklardan söz etmektir.
Kral Dionysios: bu konuşmalardan bıkar ve bir gün: Damokles’e: “ Bu mutluluğu, seninde tatmanı istiyorum” der ve krallık tacı ve tahtını, büyük bir şölen düzenleyerek, Damokles’e devreder.
Damokles: büyük bir sevinçle, krallık giysilerini giyer, tacını takınır ve tahta oturur. Şölen devam ederken, birden, başının üstünde: tahtın hemen yukarısında bir şeyin sallanmakta olduğunu görür. Dikkatlice baktığında ise, bunun: “at kuyruğu kılına bağlı, keskin ve büyük bir kılıç” olduğunu görür. Anlam veremez, korkar.
Ancak düşündüğünde: krallığın; sadece güç ve zenginlik olmadığını, aksine, tahta oturan kişinin canını dahi tehlikelere sokabilecek bir mevki olduğunu anlar. Ayrıca: güçlü mevkilerdeki insanların; bir hata yaptıklarında, bu hatalarının, gerektiğinde en büyük şekilde cezalandırılacağının anlar. Güç ve kudret, sorumlulukla birliktedir. Sorumluluk ise, çoğu zaman: güç ve kudreti bir anda bitirebilir.
Son olarak: Çiçero dan söz edince, onun çok sevdiğim bir sözünü, sizlerle paylaşmak istiyorum “İnsanın en büyük düşmanı, kendisidir”