Futbolla yatıp futbolla kalktığımız bu günlerde, ülkemizde futbol olayının nasıl doğduğu ve nasıl geliştiği hakkında kısa bir yazı;
Ülkemizde ilk futbol takımının, bir karma takım olarak İzmir’de kurulduğu biliniyor.
İzmir’de ilk kurulan futbol takımı: 1894 yılında, şehirde ikamet eden La Fontaine ailesinin ileri gelenleri tarafından, diğer İngiliz aileleri ile birlikte kurulan “Bournabat Football and Rugby Clup” dür. (diğer ismi: “Football Club Smyrna” dır. )
Böylece: ülkemizdeki ilk futbol müsabakası: İzmir’de İngilizler arasında oynandı. 1900 yılında, İzmir’de Rumlar, Panionios futbol kulübünü kurdular. Bunu: yine Rumlar tarafından kurulan Apollon futbol kulübü ve Ermeniler tarafından kurulan Pelops futbol kulübü izledi.
İzmir’de kurulan bu karma takım, 1897 yılında İstanbul’da kurulan bir karma takım ile İstanbul’da bir maç yapar ve bu maç, tarihe ülkemizde yapılan ilk müsabaka olarak kayıtlara geçer.
İzmir’de kurulan ilk Türk futbol kulübü: 1912 yılında kurulan Karşıyaka ve 1914 yılında kurulan Altay futbol kulüpleri olmuştur. 1923 yılında Altınordu ve 1925 yılında Göztepe kuruldu.
İstanbul:
İzmir’de futbolun öncülüğünü yapan İngiliz James La Fontaine: 1889 yılında İstanbul’a yerleşir. Onun gelmesiyle, futbol İstanbul’da gelişmeye ve öne çıkmaya başlar.
İstanbul’da yaşayan özellikle İngilizler ve Rumlar, futbola aşırı ilgi göstermişler ve birçok futbol kulübü kurmuşlardır.
İstanbul’da kurulan ilk futbol kulübü: 1895 yılında; İngiliz James Lafontaine ve Horace Armitage tarafından kurulan “Cadıkeuy Football Club” (Kadıköy Futbol Kulubü) dür. Takım oyuncuları İngiliz ve Rumlardan oluşmaktadır.
Ancak: bu ortaklık bir süre sonra bozulmuş, İngilizler “Moda Futbol Kulubü” ve Rumlar ise “İmogene (bu isim İngiliz Büyükelçiliği yatının ismidir) ve Elpis Futbol Kulüpleri” ni kurmuşlardır.
İlk Türk Futbol Kulubü:
Bu karma takımlar dışında, ülkemizde kurulan ilk futbol takımı ise: 1901 yılında, İngilizce isimle Hariciye Nezaretinde görevli Reşat Danyal ve Bahriye Mektebi öğrencisi Fuad Hüsnü Kayacan tarafından kurulan “Black Stocking” (kara çoraplılar) takımıdır. Bu takımın bütün oyuncuları Türk’tür. Takımın isminin niye İngilizce olduğuna gelince, takımı kuranlar, dönemin yasakları nedeniyle, böyle bir yol izlemişlerdir. Niye yasak olduğu konusuna gelince: Hz Hüseyin’i şehit eden Muaviye taraftarlarının onun kesik başı ile top gibi oynadıkları konusundaki dinsel söylentiler nedeniyle, o dönemde futbola gavur işi veya günah olarak bakılmıştır. Bu takım, kuruluş aşamasında, Kadıköy Papazın (diğer ismi: Kuşdili çayırı) çayırında Rumlarla yaptığı ilk maçını 5-1 kaybetti. Ancak, saray hafiyeleri, yapılan bu maçta, bir takımın oyuncularının Türk olduğunu öğrenince, oyuncuların bazıları yakalanarak sürgüne gönderilmiştir. Takımın kurucusu Fuat Hüsnü ise, bir faytona binerek kaçmayı başarmıştır. Fuat Hüsnü: sarayın hafiyelerine yakalanmamak için, İngilizlerin Kadıköy futbol kulübünde “Boby” takma adı ile top oynadı.
İlk Futbol Liginin kurulması:
Ülkemizdeki ilk futbol ligi: İstanbul’da, 1903 yılında, İngiliz James Lafontain tarafından “İstanbul Futbol Ligi” ismiyle kuruldu. Ligin ilk takımları: Moda Futbol kulübü, İmagene ve Elpis Futbol Külüpleriydi.
Bu üç takım, kendi arasında, Kadıköy Papazın Çayırı (günümüzde Fenerbahçe Stadyumunun bulunduğu yer), Göksu çayırı, Küçüksu çayırı arsalarında maçlar yapıyorlardı ve ilk lig şampiyonluğunu: İmogene futbol takımı kazandı. Ancak: futbol seyretmek için toplanan kalabalık kitleler, yetkilileri rahatsız etti. Üsküdar Mutasarraflığı: futbol oynamaya gelenleri takip ederek merkeze rapor sunuyordu. Bunlar, oynanan oyunu “iki tarafına kapı şeklinde kale konulmuş ve çevresine set çekilmiş bir daire içinde, lastikten yapılmış bir topla oynanan oyun” şeklinde tarif ediyorlardı.
Türk futbol kulüplerinin kurulması:
Bu faaliyetler, Sultan Abdülhamit yönetimi ve halkın ilgisini çekince, Türk futbol takımları da kurulmaya başladı.
1905 yılında ise: “Mekteb-i Sultanı” okulunun 10’ncu sınıf öğrencileri: Ali Sami Yen önderliğinde “Galatarasay” futbol kulübünü kurmuşlardır. Galatasaray, ilk Türk futbol takımı olarak tarihe geçmiştir. Galatasaray futbol kulübü, kurulunca, 1906-1907 sezonunda İstanbul Ligine katılarak maçlara çıkmaya başladı.
1907 yılında: Kadıköylü gençler tarafından Fenerbahçe futbol kulübü kuruldu ve 1909-1910 sezonundan itibaren İstanbul Ligine katılmaya başladılar.
1908 yılında ise Vefa ve Beykoz futbol kulüpleri kuruldu.
İstanbul lig şampiyonluğunu, ilk kazanan takım, Galatasaray oldu ve yabancı takımların üstünlüğüne son verdi.
1903 yılında açılan ancak sadece Jimnastik dalında faaliyet sürdüren Beşiktaş kulübü, 1910 yılında futbol takımını faaliyete geçirdi.
Ülkemizde futbol karşılaşması yapmak üzere gelen ilk takım, 1911 yılında, Macaristan Klozsvar takımıdır. Galatasaray takımı, bu takım ile yaptığı maçı 4-2 kazandı.
1911 yılında, Galatarasay, yurt dışında maç yapan ilk Türk futbol takımı olarak bilinir. Takım maç yapmak üzere Macaristan’a gitti.
1923 yılında: ilk Futbol Federasyonu, Yusuf Ziya Öniş başkanlığında, İstanbul’da “Futbol Heyet-i Müttehidesi” adıyla kurulmuştur. Cumhuriyetin ilanının ardından, yabancı takımların faaliyetlerine son verildi.
Ardından FİFA’ya müracaat edilmiş ve 21 Mayıs 1923 tarihinde FİFA’nın 26’ncı üyesi olarak kayıtlara geçmiştir. Aynı yıl, ilk Türk milli takımı da oluşturulmuştur.
İlk milli müsabaka: 26 Ekim 1923 tarihinde, yani Cumhuriyetin ilanından üç gün önce oynanır. İstanbul Taksim Stadında Türkiye-Romanya takımları arasında oynanan bu maç: 2-2 berabere biter. Milli takım bünyesindeki ilk gol: Zeki Rıza Sporel tarafından atılır.
Ardından: 1924 yılındaki Paris Olimpiyat Oyunlarına hazırlanan futbol takımımızı eğitmek için, ilk teknik adam İskoç Billy Hunter ülkeye getirilir.
Türk milli takımının, yurt dışındaki ilk resmi maçı: 1924 yılında Paris Olimpiyat oyunlarında, Çekoslovakya ile yapılan ve 5-2 kaybedilen maçtır.
Takip eden dönemde, ülkemizde illerin şampiyon takımlarının katılımlarıyla yapılan ilk Türkiye futbol şampiyonası, Ankara’da yapılmış ve ilk Türkiye Şampiyonu “Harbiye” futbol takımı olmuştur.
1924 yılında, Sovyetler Birliği-Türkiye maçını yöneten Hamdi Emin Çap: bir milli maçta görev yapan ilk türk hakemi olarak kayıtlara geçer.
1937 yılında, Yuğoslavya-Türkiye maçı 3-1 yenilgimizle sonuçlandı ve II. Dünya savaşının araya girmesiyle, Türk milli takımı, 11 yıl boyunca maç yapmadı.
1947 yılında: “Milli Küme” kurularak şehirlerarası futbol liginin kurulmasına doğru hamle yapıldı. 1950 yılına kadar süren bu ligde: İstanbul liginden ilk 4, Ankara ve İzmir liglerinden ise ilk 2 sırayı alan takımlar, deplesmanlı olarak mücadale ettiler.
1948 yılında, Atina’da Yunanistan-Türkiye milli futbol maçı yapıldı ve takımımız 3-1 yenildi.
1950 yılında, Türk futbol milli takımı, Dünya Kupası finallerine gitmeye hak kazanır. Ancak: Dünya Kupası, Brezilya’da düzenlenir ve ekonomik zorluklar nedeniyle, Türk milli takımı, bu şampiyonaya gidemez.
1952 yılında, Profesyonel futbol ligi kurulur.
1954 yılında: Türk milli takımı, ilk olarak, İsviçre’de düzenlenen “Dünya Kupası” na katılır. Bu katılım da, ilginç olaylara sahne olur. Milli takımımız, İspanya ile eşleşir. İlk maç İspanya-Madrid şehrinde oynanır ve 4-1 yenilgimizle biter. Rövanş, İstanbul’dadır ve milli takım 1-0 kazanır. O dönemde averaj kuralı olmadığından, üçüncü bir maç Roma şehrinde oynanır ve maç 2-2 biter. Uzatma veya penaltı atışı olmaz, kazanan takım para atışı ile belirlenir. Para atışını yapacak kişi ise, top toplayıcı olarak görev yapan ve Franco isimli İtalyan bir çocuktur ve para atışını, Türk milli futbol takımı kazanır ve İsviçre’ye Dünya Kupası finallerine gidilir.
Türkiye Ligi: 1959 yılında “Milli Lig” ismiyle kuruldu ve bu lige 16 takım katıldı. Profesyonel futbol liginin ilk şampiyonu ise 1959 yılında Fenerbahçe’dir.
Konuyu ilk kez gördüğümde ilgimi çekti ve araştırmak istedim. Şöyle ki: Beşiktaş Futbol Takımının: bir zamanlar ekonomik sıkıntı çeken Futbol Federasyonu tarafından, ülkemizi temsil etmek üzere, Milli Futbol Takımı olarak görevlendirilerek, yurt dışına bir futbol maçına ve özellikle Yunanistan Futbol Takımı ile olan bir maça gönderildiği yazılıydı. Bir milli maç, milli takımı temsilen bir takımın gönderilmesi ve bu olay sonunda, bu takımın armasına “Türk Bayrağı” ambleminin eklenmesi.
Evet, araştırdım, ancak Türkiye Futbol Federasyonunun bu konuda herhangi bir yayını yok. Yani: doğal olarak, bu konudaki ilk muhatap, Türkiye Futbol Federasyonu diye düşünüyorsunuz, ama maalesef onların bu konuda herhangi bir yayını söz konusu değil. Yani: diğer farklı kaynaklardan edindiğim bilgiye göre, olay şöyle gelişmiş.
Tarih: Mayıs 1952.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Adnan Menderes; Yunanistan’ı ziyaret eder. Bu ziyarette: her iki ülkenin, dostluklarını pekiştirmesi açısından, aralarında, milli takımlar düzeyinde bir futbol maçı yapılması kararı alınır. Çünkü: her iki ülke, NATO’ya girme aşamasındadır ve özellikle Amerika: her iki ülkenin halklarının dostluğunun pekiştirilmesini istemektedir.
Bunun üzerine, konu, Türkiye Futbol Federasyonuna bildirildiğinde: Federasyon ekonomik sıkıntıları ( başka bir sebep ne olabilir, bilmiyorum) düşünerek: Yunanistan’a, milli takım değil de, yolculuk ve maç masraflarını da kendisi karşılayacak bir kulüp takımı göndermeyi düşünür. Türkiye Futbol Federasyonunun başındaki Ulvi Ziya Yenal: 1908 yılında, Selanik’te doğmuş, uzun yıllar Galatasaray ve Milli Futbol Takımının kalesini korumuş ve takip eden dönemlerde ise, tarihimizde ilk kez, kulüplere yabancı oyuncu oynatma hakkını tanımıştır.
Evet, Beşiktaş o yıl; en iyi durumdaki kulüp takımlarından biridir, şampiyon olmuştur ve teklif yapılır. Ancak: Beşiktaş kulübünün milli bir statü kazanması için de: Galatasaray Futbol Kulübünden 1 oyuncu(Turgay) ve Fenerbahçe Futbol Kulübünden 1 oyuncu (M.Ali) takviyesi yapılır. Yani: Beşiktaş Futbol Kulübü, yalnız kendi oyuncuları ile gitmemiştir.
16 Mayıs 1952 günü, Yunanistan’da, Yunanistan-Türkiye Milli Futbol Takımları karşılaşırlar. Türkiye Milli Futbol Takımı, maça şu kadro ile çıkar: Coşkun, Süleyman Seba, A.Aİhsan, Şevket, Vedii, Eşref, Recep, Nusret, Turgay Şeren, M.Ali, Naci.
Maç sonucunda:Yunanistan: 1-0 galip gelir.
Ancak: görev başarı ile tamamlanır. Göreve katkıları nedeniyle: Beşiktaş Futbol Kulubüne ise: armasında “Türk Bayrağı” bulundurma hakkı tanınır.
Sonuç olarak: Beşiktaş Futbol Kulübü, elbette böyle bir görevi alması nedeniyle, böyle bir onura layık görülebilir, ancak: unutulmamalıdır ki, o maça çıkarken, ülkemizin diğer iki değerli külubunden birer oyuncu takviyesi yapılmıştır. Ayrıca: umarım ki, hala birçok bölümü kapalı bulunan bu olay hakkında, Türkiye Milli Futbol Federasyonu bir takım açıklamalar yapar ve bizler de, olayın en gerçekçi boyutunu öğrenmiş oluruz. Çünkü: şu an için, Futbol Federasyonunun tüm kayıtları incelendiğinde, bu tarihteki, bu maça ait hiçbir kayıt bulunmuyor. Sanki: saklanmış, gizlenmiş yoksa unutulmuş mu?