Kuleli Askeri Lisesi: İstanbul-Çengelköy ile Vaniköy arasında, İstanbul boğazının bir incisi olarak, yüzyıllardır varlığını sürdürmektedir. Okul hakkında: ayrıntılı bilgilere girmeden önce, isterseniz, tarihi süreç içinde: Kuleli Askeri Lisesinin değil de, buranın, yani binanın nasıl ve ne şekilde kullanıldığı, Kuleli Askeri Lisesinin buraya ne zaman yerleştiği konusunda, kısa bilgi vermek istiyorum.
TARİHİ GELİŞİMİ:
1453 yılında, Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul fethedildiğinde: bugün Kuleli Askeri Lisesinin bulunduğu yerde, bir koru içinde, Bizanslılar tarafından yapılan ve kullanılan; bir de kulesi bulunan bir manastır bulunuyordu. Özellikle, bu kule: takip eden dönemlerdeki yapılarda da, sürekli olarak varolmuştur.
Yavuz Sultan Selim döneminde, bu manastır; yeniçeriler tarafından, kışla olarak kullanılmıştır.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde ise: buradaki bahçeye, daha önce bulunan kulenin yanında, 9 katlı ve her katı, havuzlarla süslenmiş bir kasır yaptırılır.
Sultan III.Ahmet döneminde, Bizans döneminden kalan kule yıktırılır. 1744 yılında ise: Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşanın damadı Kaymak Mustafa Paşa tarafından: sahilde bir mescit yaptırılır.
1800’lü yıllara gelindiğinde: Sultan II.Mahmut tarafından: bugünkü okulun bulunduğu yerde, yeni bir kışla yaptırılır. Sultan Abdülmecit döneminde ise, bu kışla, bir yangın sonucu yok olur ve yerine, yenisi yaptırılır. 1843 yılındaki bu inşaat sırasında: yapının her iki yanına kuleler yaptırıldığı için; buraya “Kuleli Kışlası” denilmeye başlanır.
Kuleli Kışlasında: 1859 yılına gelindiğindeki en önemli faaliyet: Sultan Abdülmecit’in tahttan indirilmesine yönelik olarak yapılan hareket sonucunda, bunun faili Kafkasyalı Hüseyin Paşanın: burada, yani Kuleli Kışlada yargılanmasıdır.
1854 yılına gelindiğinde: bu kez, Kuleli Kışlası: Kırım Savaşına katılmak üzere, İstanbula gelen, Fransız ve İngiliz askerlerinin ikametine tahsis edilir. Aynı zamanda, hastane olarak da kullanılmaya başlanır. Kırım Savaşında yaralanarak, buraya, hastaneye getirilen İngiliz ve Fransız askerlerinden ölenler: kışlanın kuzeyindeki mezarlığa gömülürler. Bu nedenle: bu mezarlığa, İngiliz Mezarlığı denilmektedir.
1856 yılına gelindiğinde ise, Kuleli Kışlası, İngiliz askerleri tarafından boşaltılır. Ama, tam boşaltılma aşamasında kasıtlı olarak çıkarıldığı düşünülen bir yangın sonucu, tamamen harap olur. Yine aynı yıl: Kuleli kışlasının yeniden yapılması için: Ermeni mimar Garabed Amira Balyan görevlendirilir. Bir proje hazırlanır ve hazırlanan proje: Padişah Sultan Abdülhamit tarafından kabul edilince, inşaata başlanır. 1871 yılında: bu kez, buraya: ana duvarları kagir, iç duvarları ve bölümleri ahşap, iki katlı, bugünkü bina yapılır. Yalnız burada küçük bir ayrıntı var. Kuleli Kışlasının, her iki yanındaki kule: bu inşaat sırasında yapılır. Yani: bundan önceki dönemde, binada kule bulunmamaktadır.
1872 yılına gelindiğinde ise: Askeri Liseler olan: Kara Askeri Lisesi ve Deniz Askeri Lisesi: Kuleli Kışlasına taşınır ve kışlanın ismi: bu tarihten sonra, “Kuleli İdadisi” olarak anılmaya başlarnır.
1877-1878 Osmanlı-Rus savaşlarında, Kuleli İdadisi: yeniden hastaneye çevrilir ve burada eğitim sürdüren, Askeri Liseler başka yere taşınırlar. 1879 yılında, savaşın sona ermesiyle, bu iki askeri lise ve Askeri Tıbbiye, Kuleli kışlasına geri taşınırlar. Öğrenci mevcudunun artması üzerine; hemen okulun arkasındaki sırt üzerindeki okul hastanesi tahliye edilir ve burası, Askeri Tıbbiye eğitimine tahsis edilir. 1910 yılında ise, buradaki Askeri Tıbbiye, başka yere nakledilir.
1912-1913 Balkan Savaşlarında: Kulesi Kışlası, yeniden hastaneye çevrilir ve Askeri Lise öğrencileri, başka yere nakledilirler. 1913 yılında ise, öğrenciler, yeniden Kuleli Kışlasına geri dönerler.
1920 yılına gelindiğinde, İstanbul, İngilizler tarafından işgal edilince, Kuleli Kışlası, İngilizlerin isteği üzerine boşaltılır. Okul binası, İngilizler tarafından: yetim ve göçmenlere tahsis edilir. Özellikle: Ermeni yetimhanesi olarak kullanıldığı dönemde, buraya, Ermeni bayrağı çekilmesi, İstanbullular tarafından tepkilere neden olur.
1922 yılında ise, Büyük Taarruzu takiben, İngilizler, Kuleli Kışlasını boşaltarak Türk makamlarına devrederler.
1923 yılında, Askeri Lise öğrencileri, yeniden Kuleli kışlasında eğitime başlarlar. 1925 yılına gelindiğinde ise: okul “Kuleli Askeri Lisesi” adını alarak, öğrenime devam edilir.
II.Dünya Savaşında, Askeri Lisenin başka yere taşınması ile, bina: yeniden hastane olarak kullanılmaya başlanır. 1947 yılında ise: Askeri Lise öğrenimi, yeniden burada yürütülmeye başlanır. 1975-1976 eğitim-öğretim döneminde, kollej sistemine geçilen okuldaki eğitim, dört yıla çıkarılır. 2008 yılında alınan bir kararla: okuldaki eğitim, 5 yıla çıkarılmıştır.
Xxxxxxxxxxxxxxxxx
Evet: bugün ülkemizde, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim kurumlarından, 5 yıllık eğitim uygulaması yapılan ender yerlerden biridir. 5 yıllık eğitim derken, elbette burada eğitim süresinin uzatılmasının birçok anlamı var. Ama, bunlardan sanırım en başta geleni: öğrencilerin, daha önce olduğu gibi, hazırlık sınıfı okutularak, ingilizce dil seviyelerinin yükseltilmesidir.
Yani: sonuçta, bu okul: ülkemizin gururu, övünç kaynağı ve en büyük güvendiği kurumlarından biri olan: Türk Silahlı Kuvvetlerine, komuta kademesinde görev yapmak üzere, subay yetiştirmektedir. Bu yetiştirilen subayların: gerek bilimsel eğitim-öğretim ve gerekse fiziksel yönden; en yüksek düzeyde yetiştirilmeleri ve eğitilmeleri; bu ülkenin güvenliğinin en büyük teminatı olan Türk Silahlı Kuvvetleri için başlıca gerekliliktir.
Bunun bilincinde olan TSK, okuldaki eğitimin en üst düzeyde olması için; her türlü ARGE araştırmalarının yapılması ve öğrencilerin en iyi şekilde yetiştirilmeleri için her türlü tedbirlerin alınmasını sağlamaktadır.
Yoksa: bazı internet sitelerinde olduğu gibi: okul ile bağlantılı olan askeri kamplardaki yaşantıların; bir kısım zorluk içermesi, elbetteki, bir Türk subayının yetiştirilmesindeki “zor şartlara dayanıklılık ve zor şartlar altında görev yapabilme becerisi” yeteneğinin oluşturulması ve geliştirilmesi açısından şarttır.
ELbette gereklidir ama öğrencilerin çok zeki olmaları yeterli değildir, aynı zamanda, fiziki anlamda da yeterlilik gereklidir. Fiziki anlamdaki yeterlilik te; “eğitim-eğitim-eğitim” sonucu yaratılabilecek ve geliştirilebilecek olgulardır ki, gelecek yaşantısında komuta kademesinde görev yapacak öğrencilerin; kendilerini izleyen toplumun en önünde, her türlü fiziki şartlara uyum gösterme ve tahammül edebilmesi, akıl-zeka ile birlikte başlıca gerekliliktir. Öğrencilerin, askeri kamplarda, saatlerce ve hatta 6 saat, hatta 8 saat aralıksız nöbet tutmaları, uzun yürüyüşlerde, günlerce 1 matara su ile yetinmelerinin gerekliliği, ıssız adalarda, günlerce hayatı idame ettirme eğitimleri: asla bir işkence olarak isimlendirilmemeli, bunlar eğitimin bir parçası olarak değerlendirilmelidir. İnanın: bu eğitimler, askeri kişilik dışında, öğrencilerin sivil hayatlarında da; zor şartlar altında, tahammül edebilme duygularını güçlendirmektedir.
Bunları söyledikten sonra: biraz da, okulun Cumhuriyet dönemi sonundaki durumundan söz etmek istiyorum. Bir zamanlar: öğrencisi olmaktan gurur duyduğum bu mekan; gerçekten, içinde yaşayana, ayrı bir bilinç veriyor. Çünkü: kendi çocuklarımı yetiştirirken yaşadığımız “ergenlik çağı” gibi olgular, burada geçerli değil. Okuldaki en büyük olgu: milletini seven, ülkesini seven, kahraman Türk ordusunda hizmet etmeyi düşleyen, bir subay olarak hazırlanmak ve yetiştirilmektir.
Öğrenciler bu olgular ile yetiştirilirken: elbette, İstanbul boğazının en güzel bölümünde olan, tarih ile içiçe geçmiş bu okulda yaşamaktan mutlu oluyorlar. Özellikle, bilinmesi gereken başlıca özellik: Kuleli Askeri Lisesindeki dersliklerin birçoğunda, pencere camlarının, boğaza bakan bölümlerinin buzlu cam olması. Yani, ders-eğitim sırasında derslikteki öğrenci ve öğretmenlerin, boğaz manzarasını izleme şansları yok. Boğazın güzellikleri: gerek öğrenciler ve gerekse görevliler için: yanlızca, ders boşluklarında, hemen binanın yanındaki bahçede yaşanan kısa anlarda geçerlidir. Bunun dışında: zaten okul binası, yapı itibarıyla, kibrit kutusu şeklinde olup, öğrencilerin yaşamının büyük bölümü: iç bahçe denilen ve çevresi, yapılarla çevrili bölümde geçmektedir.
Sonuç olarak: Kuleli Askeri Lisesinin, elbette, İstanbul boğazı gibi, İstanbul şehrinin en güzel yerlerinden birinde bulunması, fiziki olarak avantajdır. Eğitim: her yerde, her mekanda, her şartta verilebilir; ancak: inanılması gerekir ki, en büyük avantaj, bu tarihi yapının, orada eğitim gören öğrencilere kazandırdığı, tarihten gelen duygusal bir bağdır. Bu tür manevi ve duygusal bağların, toplumla bağlantısı kesilirse: geriye dönük kültürümüzden eser kalmaz.