Bir süre önce, tıp biliminde adından sıkça söz edilen ve tıp hayatına başlayan tabipler tarafından adına yemin edilen, Hipokrattan söz etmiştim.
Şimdi de, ülkemiz kültüründe yine sıkca bilinen “Lokman Hekim” den söz etmek istiyorum.
Lokman hekim hakkında anlatılanlar, elbette tam olarak bilinen ve doğruluğu kanıtlanmış gerçeklerden oluşmuyor. Bu anlatılanların, büyük kısmının kanıtlanmış gerçek olmadığını ve efsanelerden, söylentilerden yapılan derlemeler olduğunu bilmek gerek. Ancak, en büyük yazılı kaynakların başında, Lokman kelimesinden söz edilen kutsal kitabımız “Kuran-ı Kerim” geliyor. Evet, Lokman ismi, Kuran’da geçiyor. Kuran’da: Lokman suresi var. Bu surenin bir ayetinde “Biz, Lokman’a hikmet verdik” buyurulmaktadır.
Bunun dışında, aşağıda sözünü edeceğim hususlar, doğruluğu tam olarak kanıtlanmamıştır. Evet, Lokman Hekim, tabiplerin atasıdır. Aynı zamanda, kutsal kimliğinden de söz edilmektedir. Çünkü: Eyüp Peygamber ile bir yakınlığının bulunduğu ve bu nedenle, İbrahim Peygamberin soyundan geldiği söylenmektedir.
Araptır ve köle bir ana-babanın çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. MÖ.1200 yıllarında, Şam şehri yakınlarında doğduğu söylenir. Doğumundan sonra, çobanlık yaptığı bilinmektedir. 17 yaşına geldiğinde, çobanlık yaparken kırlardan topladığı çiçekler ve otlarla yaptığı iksirlerle, yöredeki hastaları iyileştirir. Ancak, bu durum, yörede yaşayan ve insanların yaşamlarını sömüren büyücü ve falcılar tarafından hoş karşılanmaz. Büyücü ve falcılar, köle Lokman hekim ve annesini, sahibinden satın alarak azat ederler ve bölgeden uzaklaşmasını isterler. Bunun üzerine, Lokman, bütün çevreyi dolaşır. Gittiği her yerde çiçek ve ot toplamaya, bunlardan iksir yapmaya ve hastaları tedavi etmeye devam eder. İskenderiye’ye kadar gider. Ancak, orada da büyücülerin gazabına uğrar ve firavun tarafından atıldığı zindanda, 50 yıl geçirir. Çıktığında: Anadolu’ya döner. Efes, Bergama, Alaşehir ve Tarsus yörelerini dolaşır. Hatta: Yunanistan’da Atina, Epidos, İstanköy gibi bölgelere gittiği söylenir. Gittiği yerlerin çoğunda medreseler açarak, öğrenciler yetiştirir, bilgilerini bu öğrencilere aktarar. Derken, Hamurabi kanunları ile yönetilen Babil topraklarına uğrar. MÖ.920 yılına gelindiğinde ise, 320 yaşında iken, Davut Peygamber ile buluşur ve onun bulunduğu yere yerleşir.
Davut peygamber olan ilişkisinde, anlatılan bir efsane var. Şöyleki: “Davut peygamber: bir gün, Lokman’a bir koyun kesmesini ve kendisine, koyunun en iyi yerinden, iki parça getirmesini ister. Bunun üzerine, Lokman koyunu keser ve koyunun yüreği ve dilini ayırarak, Davut Peygambere götürür.
Bir diğer gün, Davut Peygamber yine, Lokman’a bir koyun kesmesini ama bu sefer, koyunun en kötü yerinden iki parça getirmesini ister. Bu kez, Lokman, koyunu keser, ama yine koyunun yüreği ve dilini ayırarak, Davut Peygambere götürür.
Davut Peygamber şaşırır, hem iyilik, hem kötülük te, niye yürek ve dil getirdiğini sorunca, Lokman “İyilik için kullanıldığında yürekten ve dilden daha güzel şey yoktur. Kötülük için kullanıldığında ise, yürekten ve dilden daha kötü şey yoktur.”
Evet, Lokman hekim, bu sıralarda: evlenir ve oğlu olur. Oğlu; 14 yaşında iken, bölge halkının etkisinde kalarak, dinden uzaklaşır ve bunun üzerine, Lokman tarafından, oğluna nasihatlar başlığında anlatılan öğütler verilir. 348 yaşına geldiğinde, oğlu ve hanımı ölür. Bu sırada, Kudüs şehrinde vezirlik yapan Lokman hekimden, Süleyman Peygamber tarafından, hastalıklar ve çarelerini içeren bir kitap yazması istenir. Lokman hekim, bu kitabı yazar ve kendisine verir. Ancak, daha sonra, kitap, Danyal Peygamberin eline geçer. Filistin yöresinin işgal edilmesi üzerine, kitap, Babil şehrine gider. Büyük İskender, Babil şehrini ele geçirince, bu ünlü kitap da, İskenderin hocası Aristo tarafından bulunur.
Ancak: bu gezileri sırasında, hiçbir yere yerleşmeyen Lokman Hekim: Çukurova bölgesine gelince, Ceyhan nehrini görür ve burada Misis bölgesinde bir dağ köyüne yerleşir.
Buradaki hayatı da, çevreden topladığı çiçek ve otlardan yaptığı iksirler ile, yöre insanının hastalıklarını iyileştirmektir. Önceleri en yakın arkadaşı olan Camesap, bir süre sonra, iksirlerin karışımlarını yazdığı notları çalarak, İran’a kaçar. Böylece, İran yöresinde de, Lokman hekim ismi ün kazanır. İran edebiyatında, halk hekimliğinin atası olarak bilinir.
Lokman hekim, hayatının geri kalan kısmını, Misis bölgesinde geçirir. Günümüzde, burada halk arasında anlatılan bir efsane: Lokman hekim’in nasıl ortaya çıktığını ifade etmektedir. Özellikle: Misis bölgesinde, gerek Lokman ve gerekse Şahmeran efsaneleri, birbiriyle bağıntı yapılarak anlatılmaktadır. Çünkü: bölgede, her ikisinin de, bir zamanlar birlikte yaşadığına inanılmaktadır.
Efsane, şöyledir: “ o dönemlerde, binlerce yılanın yaşadığı bir mağaraya, yanlışlıkla giren bir adam, yılanlar tarafından, yılanlar padişahı olan Şahmeran’a götürülür. Şahmeran: kendi yerini öğrenen adamı serbest bıraktığında, yerinin başkaları tarafından da bilineceğini ve hayatının tehlikeye gireceğini düşünerek, adamı serbest bırakmaz. Adam, bütün günlerini, Şahmeran ile sohbet ederek ve gayet rahat bir şekilde geçirir. Ancak, gerçek dünyadan uzak bir mağarada süren bu hayattan bir gün gelir, sıkılır. Şahmeran’dan, gerçek dünyaya dönmek için izin ister. Şahmeran: adama, kendisine güvendiğini ancak kendisini gördüğü için, bütün vucudunun pul pul olacağını ve bu yüzden vucudunu, hiçbir kimseye göstermemesini söyler.
Adam, yeryüzüne döner. Şahmeran’ı gördüğünü hiç kimseye söylemez. Bu arada: Padişahın veziri, Padişahın kızı ile evlenip bütün ülke yönetimini ele geçirmeyi düşünmekte iken, padişahın kızı bir gün hasta olur. Vezir, ülkenin tüm büyücülerini toplar ve çare üretmelerini ister. Büyücüler: Şahmeran’ın bulunmasını ve vucudundan alınacak bazı parçaların kaynatılarak içilmesini, çare olarak önerir. Ancak, şahmeran’ın bulunabilmesi için, yerini bilen ve vucudu pullarla kaplı kişilerin aranmasını ister. Vezir, ülkedeki bütün herkezi hamamlara götürtür ve soydurur ve sonunda, Şahmeran’ı gören adam ortaya çıkar. Adam, Şahmeran’ı öldüreceğini söyleyerek, mağaraya gider.
Şahmeran’a biraraya geldiklerinde, bütün gerçekleri anlatır. Şahmeran “ölümümün senin elinden olacağını zaten biliyordum. Beni öldür, ancak bunu gizli tut. Aksi halde, dünyadaki bütün yılanlar, öç almaya kalkacaklardır. Kuyruğumun suyunu kaynat ve vizere içir ki, kısa zamanda ölsün. Gövdemin suyunu kaynat ve kıza içir ki iyileşsin, kafamın suyunu kaynat ve iç ki “Lokman Hekim” olasın” der. Adam bu söylenenleri yapar ve kensini “Lokman Hekim” olur. Hekimlerin, hekimliğin sembolü olarak kullandıkları “yılan” ın anlamı bu olsa gerek?
Evet, Lokman hekim’in nasıl ortaya çıktığı hakkında, bir söylenti de budur.
Biz gelelim, Lokman hekimin yaşantısına. Yine söylentilere göre, kendisinin 7 kartal ömrü kadar, yani 500-600 yıl yaşadığı söylenmektedir. Bu yüzden, biraz önce sözünü ettiğim, yaşının 300 lü rakamlarla anılması bu yüzdendir. Lokman hekim: her çiçeğin ve otun özelliklerini tanımaktadır. Bunlarla yaptığı ilaçlar ile, her türlü hastalığı tedavi etmektedir. Ancak, zamanla hastalığı unutan bölge halkı, kendisinden ölümsüzlüğün çaresini bulmasını isterler.
Lokman, bir gün yine kırlarda çiçek ve ot toplarken yorulur ve bir ağacın gölgesine uzanır. Bir süre sonra, bir ses duyar. Duyduğu ses “ölümsüzlüğün çaresinin kendisinde” bulunduğunu söylemektedir. Bunun üzerine, Lokman, sesin geldiği yere gittiğinde, orada bulunan ve daha önce hiç görmediği bir bitki ile karşılaşır. Yine aynı ses, “bundan böyle insan ve hayvanlara ölümsüzlük yok” der.
Bunun üzerine, Lokman, gördüğü bitkinin ismini ve özelliklerini, notlarının arasına yazar. Ancak, bu sırada, ölümsüzlüğün insan ve hayvanlar için doğru olmadığı bilindiğinden, Cebrail, insan kılığına girerek, yeryüzüne gelir.
Cebrail ve Lokman: Misis köprüsünde karşılaşırlar. Misis köprüsü, günümüzde, Ceyhan ilçesinin Yakapınar mevkiinde, 4. yüzyılda yapıldığı düşünülen, Anadolu’daki ilk Roma köprüsüdür. Ama bir anlamda, olayın geçtiği düşünülen tarih daha eski olduğundan, günümüzdeki köprüden önce de burada bir köprü olduğu düşünülmektedir.
Evet, Cebrail ve Lokman karşılaştıklarında: Cebrail, Lokman’a elinde, notlarının bulunduğu kitaba bakmak istediğini söyler ve kitabı alarak, coşkuyla akan Ceyhan nehrine atar. Bunun üzerine, Lokman, tüm sırlarının ve hastalık çarelerinin ve en son olarak ölümsüzlüğün yazılı bulunduğu kitabını almak üzere, Ceyhan nehrine atlar. Ancak, kitabı ve notlarını bulamaz. Hatta, yaz gelip nehrin suları çekildiğinde, nehir kıyısında kitabını ve notlarını aramaya devam eder. Aradan günler geçer, nehir kıyısındaki bir arpa tarlasında, yanlızca bir sayfa bulur. Günümüz tıp biliminin, o bulunan tek sayfadan çıktığına ve geliştiğine inanılmaktadır. Hatta, kitabın tek sayfasının bulunduğu arpa tarlası, günümüzde de yöre insanı tarafından kutsal kabul edilmekte ve buranın toprağının bir kısım hastalıklara iyi geldiğine inanılmaktadır.
Evet, bilinen en büyük gerçek, Lokman’ın bir hekim olduğu ve uzun yıllar yaşadığıdır.