Aslen, Sisam adasının zenginlerinden biri olan, mücevhercinin oğludur. İyon dünyasının yetiştirdiği, matematik dahilerinden biridir. Onun matematik teoremini herkez bilir. Sayıların babası olarak bilinir. Pisagor ve öğrencileri: her şeyin matematikle ilgili olduğuna, sayıların gerçek olduğuna, matematik aracılığıyla her şeyin tahmin edilebileceğine ve ölçülebileceğine inanırlar.
Yaşam sürecinde: bir süre Mısır’da bulundu. Mısırlı’ların dilini öğrendi. Daha sonra; İtalya’nın güneyindeki bir yunan kenti olan Kroton’a gitti. Burada: şarkıcı Orpheus’un kurduğu orfeusçuluğun etkisinde kalarak, gizli dinsel bir topluluk kurdu. Topluluktakiler, kendilerini matematikçiler olarak adlandırıyorlardı. Bunlar; okulda yaşıyorlar ve kişisel hiçbir şeye sahip değildiler. Ruh göçü öğretisiyle, et yemiyorlardı. Onlara göre: insan öldüğünde, ruhu başka bir canlıya geçer. Ölümlüden ölümlüye geçen bu ruh göçüne inanmak gerekir. Bu ruh, bir insandan çıktıktan sonra, 3000 sene, bir canlıdan diğerine geçer ve birlikte yaşamadığı hiçbir canlı kalmaz. En sonunda, bu ruh, o an yeni doğmakta olan bir insana geçer. İşte, bu inanç tarzı nedeniyle et yemezler. Çünkü, et yemek, aynı zamanda insan yemektir.
Pisagor; kadınların bir eşya gibi görüldüğü ve işlerinin sadece evi yönetmek olduğu bir devirde, onların toplulukta eşit şekilde çalışmalarına izin verdi. Brontinus’un kızı ve Pisagor’un eşi olan Theona da, bir matematikçiydi.
Bir hikayeye göre: demirciler çalışırken, örslerinden çıkan sesi duyan Pisagor, bunun çok uyumlu olduğunu düşünmüş ve doğa kanunları, buna izin veriyorsa; bu kanunlar matematiksel demiştir. Bundan hareketle, notaların, matematiksel formüllere dönüştürülebileceğini keşfetmiştir. Böylece: matematik ve müzik arasında bağlantı kurmuştur. Ayrıca; ses perdesi ile tel uzunluğu arasında bir ilişki olduğunu bulmuştur. Ne varki, esas alınan ölçüt, kalınlık değil, sadece uzunluktu.
Matematikle yakından uğraşan pisagorcular; sayılardan edindikleri bilgileri genişleterek, sayıları bütün varlığın ilkeleri yapmışlardır. Bir sayısı temel sayıdır. Tek ve çift sayıları meydana getirendir. Sayıların ve varlıkların sonsuz dizisi, bir’den çıkar. Bir vardır. İki sayısı: dişiliği ve doğanın bu dişilikten geldiğini iade eder. Üç sayısı, uyum ve düzenle, maddenin içerdiği üçlü öğeyi temsil eder. Dört, tanrısal gücü temsil eder. Beş sayısı; evliliğin simgesidir. Altı; organik ve hayati varlıkların türlü şekillerini gösterir. Yedi sayısı, kritik sayıları temsil eder. Örneğin: yedi günlük, yedi aylık yada yedi yıllık dönemlerin, varlıkların gelişiminde baskın rolleri vardır. Sekiz sayısı, akıl, ahlak ve erdemin temsilcisidir. Dokuz sayısı, mutlak. Bir ayrı tutulacak olursa, ilk tek sayı, üç’ün karesidir. O da, dört sayısı gibi, adaleti temsil eder.
Pisagorcuların; bilim alanındaki en büyük başarıları astronomidedir. İlk defa olarak, yeri evrenin merkezi olmaktan çıkarırlar. Onu küre şeklinde düşünürler, yerin, evrenin ortasındaki görünmeyen merkezi ateşin etrafında dolandığını söylemişlerdir. Güneş tutulması, ay, yer ile güneşin arasına girince, ay tutulması da yerin yada karşı yerin gölgesi ay üzerine düşünce olur. Bütün, hızlı giden şeyler bir ses çıkarırlar, dolayısıyla yıldızlarda bir ses çıkarırlar, bu sesin yüksekliği, yıldızın merkezi ateşe olan uzaklığıyla orantılıdır. Böylece, göklerin de musikisi vardır, ama bunu sıradan ölümlüler işitemezler.
Evet; meşhur pisagor teoremi: bir dik açılı üçgende, dik kenarlar üzerine kurulan karelerin yüzölçümlerinin toplamı, dik açılı köşeye karşı gelen kenar üzerine kurulan karenin yüzölçümüne eşittir. Evet, meşhur teorem bu. Ne var ki, Sümer yazılı tabletlerinde, bu teoremin aynısı bulunmuştur.