İstanbul’da, Türkiye’nin en büyük kulüplerinden birisi olan “Fenerbahçe” nin, futbol stadyumunun ismi “Şükrü Saraçoğlu” ve acaba yapıldığında, Türkiye’nin en modern stadyumlarından birinin ismi: neden “Şükrü Saraçoğlu” dur ve “Şükrü Saraçoğlu” kimdir, Fenerbahçe Stadyumuna ismi verilirken, Fenerbahçe ile ilgisi, bağlantısı nedir?
İşte bu soruların ve daha birçoğunun cevabı:
Şükrü Saraçoğlu: 1887 yılında Ödemiş’de doğmuştur. Ancak: dedesinin “Trabzon-Akçaabat” dan Ödemiş’e göçtüğü söylenmektedir.
İlk öğrenimi ve Rüştiye’yi Ödemis’de yapmıştır. Ardından, 1906 yılında İzmir-İdadisinde, 1909 yılında “Mekteb-i Mülkiye” de okumuştur.
Daha sonra: Aydın ilinde “Maiyet Memuru” ve İzmir Sultanisinde “Matematik” öğretmeni, İttihat ve Terakki Ticaret Lisesinde müdürlük yapmıştır. Saraçoğlu’nun futbola ilgisi, bu öğretmenlik yaptığı sırada başlar. İzmir’de “Altay” futbol kulübünün kuruluşunda da emeği olduğu söylenir. Altay kulübünün eski başkanlarındanHanri Benazus: bunu söylemiştir.
1914 yılında devlet bursu ile Belçika’ya giden Saraçoğlu: I. Dünya Savaşı başlayınca, İzmir’e geri döner. 1915 yılında ise, bu kez, İsviçre’ye gider ve Siyasi İlimler üzerine eğitim alır. Burada kaldığı sürede: “Türk Talebe Birliği” ni kurarak: Mondros Mütarekesi şartlarına karşı eylemleri koordine etmiştir.
Aynı günlerde, İzmir’in işgal edildiğini duyunca, bir gemiye binerek gizlice İzmir’e gelir ve “Ulusal Kurtuluş Hareketi” ne katılır. Kuşadası-Nazilli-Aydın yörelerinde kurulan “Kuva-i Milliye” hareketlerini örgütlemeye çalışır. Osmanlı Meclisi Mebusan’ının da “İzmir Milletvekili”olarak seçilir, ancak bu görevi kabul etmez.
Ama: 1923 yılına gelindiğinde, bu kez, genç Türkiye Büyük Millet Meclisinin “İzmir” milletvekili olarak seçilir ve bu göreve katılır.
Saraçoğlu: yalnızca milletvekili olarak kalmaz: “Milli Eğitim Bakanı” ve ardından kurulan tüm hükümetlerde, aktif olarak görev alır. Hatta: genç Türkiye Cumhuriyetinin devlet organlarının kurumsallaşmasında da büyük emeği geçer, avukatlık, hakimlik ve icra-iflas kanunlarını hazırlamış, cezaevlerinin kuruluşunu örgütlemiştir.
Saraçoğlu: İstanbul’a yerleştiğinde “Fenerbahçe” ile ilgilenmeye başlar. Sık sık Fenerbahçe’nin maçlarına gider.
1929 yılına gelindiğinde: bugünkü stadyumun olduğu yeri: Fenerbahçe futbol kulübüne kazandırır.
Aynı anda, “Papazın çayırı” olarak isimlendirilen bu alan, aslında “İttihatspor” a aittir. İttihatspor’un Başkanı ise, merhum Talat Paşa’ya yakınlığı ile bilinen Aydınoğlu Reşit beydir. Talat Paşa’nın ölümü sonrasında kapandığı düşünülen “Fener düşmanlığı” devam ediyordu ve Reşit Bey: Papazın çayırı denilen sahanın bulunduğu araziye, Fenerbahçe’ye satmayı kabul etmiyordu.
Ancak: bu sırada Saraçoğlu, Maliye Bakanı olarak görev yapmaktadır. İttihatspor araziyi satmayınca hemen bir çare üretir ve TBMM’den tek maddelik bir “yasa” çıkarır. Yasa: spor tesislerinin ve semt sahalarının nasıl kullanılacağını belirtmektedir. En hassas maddesi ise: aynı semtte bulunan takımlardan en fazla üyesi olana, imtiyaz sağlanacağıdır. Fenerbahçe’nin üye sayısı, İttihatspor’dan fazla olduğundan, İttihatspor kapatılır ve sahanın kullanım hakkı: İttihatspor’un elinden alınır ve arazi “Milli Emlak Dairesi” ne teslim edilir.
Saraçoğlu: buna da çözüm bulur. Başbakan olarak bulunan İsmet Paşa’yı da atlatıp, sahanın bulunduğu araziyi yani Papazın çayırını: Milli Emlak Dairesinden, 1 TL. bedel karşılığında, (çünkü bedava verilmesi mümkün değildir) Fenerbahçe’ye sattırır.
Burada hassas olan konu şudur. Saraçoğlu: asıl sorunun Fenerbahçe’ye bir saha kazandırmak olduğunu düşünüyordu. Bu yüzden: İttihatçıların elinde bulunan sahanın kullanım hakkı’nı, hiç düşünmeden, İttihatspor’u kapattırarak Fenerbahçe’ye kaydırmıştır.
23 Şubat 1934 tarihinde, Taksim Stadyumunda: Galatasaray/Fenerbahçe maçı oynanır. Ancak, bir faul pozisyonunda futbolcular hakemin başına toplanırlar ve ardından çıkan büyük kavga sonucunda maç yarım kalır. Sahadaki olaylar, tirübünlerdeki taraftarlara da yansıyınca, ortalık savaş alanına döner. Bu olay: Fenerbahçe-Galatasaraylı futbolcuların ilk yumruklaşmaları olarak da tarihe geçer. Jandarma ve Polis olayları zor yatıştırır ve 17 futbolcu gözaltına alınıp Adliyeye sevk edilirler. Ertesi günü ise: İstanbul basını, olayı sayfalarında duyurur ve futbolcuların en ağır şekilde cezalandırılmalarını isteyen yorumlar yazarlar.
Fenerbahçe Futbol Kulübü Başkanı Ziraat Vekili Sabri Toprak dahil: ceza alma durumundadır. Basının yayını ile, Fenerbahçeli futbolcuların hapis cezası almaları demek, kulübün kapatılması anlamına gelecektir.
Daha sonra toplanan, Futbol Heyeti: Fenerbahçe ve Galatasaraylı 9 futbolcuya çeşitli cezalar verir. Özellikle: Fenerbahçe’den Hüsamettin’in aldığı “ömür boyu boykot” cezası önem kazanır. Ayrıca: yöneticilerden Hayri ve Cafer beylere de, ömür boyu men cezası verilmiştir.
Fenerbahçe: bu cezalara itiraz eder. Futbol Heyetinde bulunan Ağrı Milletvekili Halit Bayrak: itirazdan vazgeçin, yoksa kulübü kapatırız” diyerek tehdit eder.
Bunun üzerine: Fenerbahçe Başkanı Sabri Bey: Ankara’ya, Adalet Bakanlığı yapan Saraçoğlu’na giderler. Saraçoğlu: burada, tarihe geçen şu sözü söyler: “ Fenerbahçe’yi kimse kapatamaz” der ve futbolcuları hapisten kurtarır.
Ardından: derhal bir kongre düzenlenir ve talimatı üzerine, Saraçoğlu, 16 Mart 1934 tarihinde “Başkan” olarak seçilir ve Futbol Heyetinin, Fenerbahçe ile ilgili daha başka olumsuz karar vermesini engellemiştir. Böylece, Fenerbahçe’de 17 yıl sürecek olan Şükrü Saraçoğlu Başkanlığı dönemi başlar. Özellikle: 1942-1946 yılları arasında, Saraçoğlu’nun Başbakanlığı döneminde: Fenerbahçe: Türkiye’de mevcut tüm kupaları alır.
1942 yılına gelindiğinde ise, bu kez, Saraçoğlu’nun: “Başbakan” olduğu görülür. 1948-1952 yılları arasında ise, TBMM Başkanlığı yaptığı görülür.
12 Temmuz 1943 tarihinde ise, ünlü “Time” dergisi: Atatürk ve İsmet İnönü’den sonra üçüncü bir Türk olan “Şükrü Saraçoğlu” nu, kapağına taşımıştır. Çünkü: II. Dünya savaşı sırasında, Türk dış politikasını, Saraçoğlu idare etmiştir. Derginin kapak sayfasındaki resimde: Saraçoğlu’nun hemen üstünde: bir “gamalı haç” ve “orak/çekiç” görülmekte ve Saraçoğlu’nun hangi istikamete gideceği konusunda “tercih” te bulunacağı yazılmaktadır. Derginin içindeki yazıda ise Saraçoğlu’nun “miğfer” yani “Almanya” yanında görülmesine rağmen, tarafsız kaldığı vurgulanmıştır.
1946 yılına gelindiğinde: Saraçoğlu’nun “örtülü ödenek” ten, Fenerbahçe’ye 5.000 TL. bağış yaptığı söylenmektedir, ancak buna ait herhangi bir belge mevcut değildir. Öte yandan, başka söylentilerde bulunmaktadır: bir maçta, Fenerbahçe’nin attığı golü ofsayt gerekçesiyle iptal eden yan hakemin hakemlik hayatını bir anda bitirir. Yan hakemin hakemlik lisansı bir gecede iptal edilir.
1950 yılına gelindiğinde, milletvekili olarak girdiği seçimlerde yeterli oyu alamayan Saraçoğlu: siyaseti bırakır. Sonrasında ise hastalanır ve yürüyemez hale gelir. Ancak: yine de Fenerbahçe’nin faaliyetleriyle ilgilenirdi.
Saraçoğlu: bu aktif siyasi hayatı sırasında, 17 yıl süresince, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanlığı da yapmıştır. Bu süre zarfında: Fenerbahçe’ye büyük katkıları bulunduğu söylenmektedir. Yine anlatılanlara göre: İsmet Paşa hükümetlerinde bakan olarak çalışan Saraçoğlu: maç günlerinde, herhangi bir toplantı olduğunda, sıkıntılı davranışlar sergiler ve bunun üzerine İsmet Paşa tarafından; kendisi bizzat serbest bırakılarak maça yetişmesi sağlanırdı. Fenerbahçe Ankara’da maçlara geldiği zaman, takımla aynı otelde kalır, İstanbul’da maç olduğu zaman trenle İstanbul’a gider, maçı izledikten sonra, yine tirenle Ankara’ya dönerek, sabah TBMM de olurdu.
27 Aralık 1953 tarihinde İstanbul’da 66 yaşında vefat eder ve “Zincirlikuyu” mezarlığına gömülür.
22 Temmuz 1998 tarihinde alınan kararla, Fenerbahçe Stadyumunun ismi “Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadyumu” olarak değiştirilmiştir.
Sonuç: Şükrü Saraçoğlu hakkında: birçok yazı, iddia ve söylenti bulunmakta: Varlık Vergisi ile ülkedeki azınlıkları bezdirdiği, Güneydoğuya yatırımları engellediği, İtalyan ajanı olduğu, Nazi faşisti olduğu vb. gibi birçok iddia ve söylenti bulunmaktadır. Benim amacım: bu kişinin, yani Şükrü Saraçoğlu’nun “Fenerbahçe” ile olan ilişkilerini, derleyip toparlamak ve siz okurlara sunmaktır ki, Saraçoğlu’nun siyasi-politik yaşamı ile birlikte, Fenerbahçeliliğini de belirtmeye çalıştım.
Bildiğim tek şey: bu adamın, yani Şükrü Saraçoğlu’nun: gerçek ve muhteşem, fanatik bir “Fenerbahçeli” olduğudur.