Mithat Paşa: 1822 yılında İstanbul’da doğdu. Asıl ismi: Ahmet Şefik’tir.
Mithat Paşa’nın oldukça hareketli bir hayatı var, bu hareketlilik yanında, kendisi hakkında çok değişik yorumlar var, ama benim en çok dikkatimi çeken yaşamının birçok bölümünde ve hatta öldükten sonra bile kendisini seven kadar sevmeyenin de çok olduğudur. Ancak her şeye rağmen yıllar sonra, en büyük özelliği “Hürriyet” sevgisi olan bu kişinin cenazesi yıllar sonra, ülkemizden çok uzaklarda öldürüldüğü ve gömüldüğü yerden alınarak ülkemize getirilmiş ve İstanbul’da bir anıt mezara defnedilmiştir.
Bu sevme ve sevmeme konuları, genelde siyasi içerik taşıdığından, ben bu konulara girmeden, özellikle Ziraat Bankasının kuruluşu ile sonuçlanan “Menafii Umumiyye Sandıkları” hakkında yazmak istiyorum. Çünkü, bugün ülkemizde Ziraat Bankasının kurucusu olarak kabul edilmekle birlikte Bulgaristan’da bazı ziraat ve sanayi bankalarında, fotoğrafı asılıdır.
Evet, gelelim Mithat Paşa’nın tutuklanma ve yargılanma, sürgün aşamalarına;
Mayıs 1881 tarihinde, İzmir valisi iken, İzmir’deki konağında tutuklanacağı sırada, Fransa konsolosluğuna sığındı. Neden İngilizler değil de Fransızlar, çünkü İngiliz konsolosu o gün izinli imiş.
Fransa hükümeti nezdinde yapılan girişimler sonucunda, İzmir’de bulunan tutuklama heyeti başkanı Adliye Nazırı Ahmet Cevdet Paşa’nın verdiği güvence neticesinde teslim oldu. Bir başka söylentiye göre, Tunus’un Fransızlara verilmesi karşılığında, Fransızlar tarafından teslim edildi.
Ahmet Şefik Mithat Paşa: 22 Mayıs 1881 Pazar günü Yıldız Sarayı Çadır Köşküne getirilerek hapis edilmiştir.
Saray darbesine karışan asker ve sivillerle birlikte, Abdülaziz’in katline iştirak suçlamasıyla, özel bir mahkemede yargılandı. Ancak mahkeme heyeti, Mithat Paşa’nın muhaliflerinden seçilmişti. Suçlu bulunarak idama mahkum edildi. Ancak, iç ve dış çevrelerden yükselen itirazları dikkate alan Padişah 2’nci Abdülhamit: idam cezasını ömür boyu hapse çevirdi.
22 Temmuz 1881 günü alınarak, diğer hükümlülerle birlikte, İzzettin Vapuru ile Arabistan Taif’e sürgüne gönderilmiştir. Burada yine ilginç bir durum var. Mithat Paşa’nın bindiği gemi, limandan kalkar ama boğazdan dışarı çıkmaz, kız kulesi önüne gelince demir atar ve 2 gün orada bekler. Gemi neden orada 2 gün beklemiştir? Bu durum Padişah Abdülhamit’e sorulduğunda, kendisi şu cevabı verir “bakalım uğruna kendisini feda ettiği millet, onun için ne yapacak, Mithat Paşa’yı kurtarmaya çalışacaklar mı merak ettim” demiştir. Elbette, bu süre zarfında, gazeteler, bu sürgün kararına karşı yayın yapsalar da, İstanbul’da küçük bir kıpırdanma, başkaldırma, ayaklanma başlangıcı olmaz. Öte yandan: büyük bir kısım gazete yazarı ise: bu eşsiz cinayeti savunmakta, onun doğru olduğunu millete ispata çalışmaktadır.
Sürgün hayatı 3 yıl sürdü. Sıkı kontrol altına alınarak dış dünya ile ilişiği kesildi.
Giderek ağırlaşan ve kötüleşen muameleye maruz kalan Mithat Paşa: Taif’te 8 Mayıs 1884 gecesi muhafızlar tarafından boğularak öldürüldü. Söylentilere göre: Hicaz valisi Osman Nuri Paşa: Mithat Paşa’nın İngilizler tarafından kaçırılacağını öğrenir ve bunun üzerine, berber lakaplı İsmail isimli bir askere boğdurarak öldürtür.
Mithat Paşa’nın cenazesi, ancak 1951 yılında Türkiye’ye getirilerek 26 Haziran 1951 tarihinde Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın da katıldığı bir törenle Şişli Abide-i Hürriyet Tepesinde defnedilmiştir. Aynı yıl, Başbakan Adnan Menderes tarafından, Beşiktaş İnönü Stadyumunun ismi “Mithat Paşa” stadyumu olarak değiştirilmiştir.
Paşa’nın ölüm emrini kimin verdiği hiçbir zaman anlaşılamadı.
Gelelim Ziraat Bankası ile olan bağlantısına:
Mithat Paşa: İmparatorlukta vergi, tarım, yerel idare gibi sıkıntılı konularda, Avrupa’da gördüğü ve tecrübe ettiği yeniliklerle açılımlar sağladı. Köylüye düşük faizli devlet kredisi vererek daha verimli istihdama sevk etti ve tefecilerin elinden kurtardı. Tuna vilayetinde vali iken, Ziraat Bankasını kurdu.
O yıl, Ziraat Bankası tarafından Mithat Paşa’nın mezarı için bir anıt mezar yarışması açılmıştır. Katılan projeler arasından 7 Eylül 1951 tarihinde Yüksek Mimar Muhlis Türkmen, Mimar Muhteşem Giray, Mimar Ekrem Bahtaoğlu ve Mimar Turhan Ökeren’in tasarlamış oldukları proje seçilmiş ve 1952 yılında da inşa edilmiştir.
Mezarının yanında bulunan bir kitabede şunlar yazılıdır “ümit ve iftihar ederim ki, vicdanım beni mes’ul tutabileceği bir hareketet bulunmadım. Fakat milletimin beni mes’ul tutmasını isterim. Bundan fahirlenirim ve vatanımın selamet ve saadetini temin için vicdanımla müteahhidim” (Bu sözler 30 Ocak 1877 tarihinde Padişah 2’nci Abdülhamit’e yazdığı mektuptan alınmıştır.)
Ankara Ulus semtindeki Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü önünde, heykeltıraş Hüseyin Anka tarafından, 1966 yılında yapılan oturan bir heykeli bulunuyor.