Kız taşı, günümüzde bir konutun bahçesinde, gözlerden uzak yıllarca durduktan sonra ortaya çıkarılmıştır.
İstanbul şehrinde, Bizans döneminde şehri koruması için 24 tane tılsımlı sütun dikilmiştir.
Bunlardan günümüze kadar ayakta kalarak gelebilenler: kız taşı, çemberlitaş, Gülhane parkındaki gotlar sütunu ve cerrahpaşa’daki Arkadios sütunudur.
Marcianus Sütunu:
MS 455 yılında, Bizans İmparatoru Markianos adına, Forum Amastrion’a dikilmiştir.
Markianos: Bizans döneminde İmparator I. Theodosius’la başlayan hanedanın son hükümdarıdır.
Kendi zamanında gerek ülkesini dış tehditlere karşı koruması ve gerekse ekonomik reformları sayesinde, altın bir dönem yaşanmıştır.
Ancak yine Marcianos döneminde, Batı Roma barbar hücumlarına karşı desteksiz kalmış ve yıkılmıştır.
Kızıl-gri granitten yapılmış sütun, iki parçadır.
Yapıldığında sütunun üzerinde bir kaide bulunduğu ve bunun üstünde de İmparator Marcianus’un bronz bir heykelinin bulunduğu ancak 1204 yılındaki Haçlı-Latin istilası sırasında, şehrin yağmalanması sırasında, bunun da çalınarak İtalya’nın Bari şehrine götürüldüğü ve burada bulunan Barletta heykeli olduğu söylenir.
Sütunun mermer kaidesi dört yüzlüdür ve her yüzündeki madalyonlar, Yunan haçları ile bezenmiştir.
Kaidesinde bulunan Yunan Zafer Tanrıçası Nike kabartması nedeniyle, kız taşı olarak da isimlendirilir.
Kaidesinde bulunan kitabesinde, Latince olarak yazılan yazıtı tercümesi “İşte bu İmparator Marcianus’un anıtıdır ki, Tatianus bu eseri adamıştır.”
Bu arada, sütunla ilgili bir efsaneden söz etmek istiyorum.
Justinyen, Ayasofya’yı inşa ettirirken, tılsımlı güçleri olan bir kız, buraya büyükçe bir sütun taşımaktadır.
Derken, kızın karşısına ruhani bir canlı yani cin çıkar, taşı nereye götürdüğünü sorar.
Kız “Ayasofya” ya gittiğini söyler, ancak cin, geç kaldığını ve taşı boşuna taşımamasını söyler. Kız, taşı oracıkta bırakır ve durumu görmek için, bugünkü Sultanahmet Meydanına gelir. Cinin yalan söylediğini anlar. Fatih’e geri dönüp taşı götürmek ister ancak sihirli güçlerinin artık işe yaramadığını fark eder. Taş da o günden beri “Kız Taşı” olarak anılır.
ARKADİOS SÜTUNU:
Yapılışı;
MS 395 yılında Roma İmparatoru I Teodosius döneminde, İmparatorluk Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı.
Teodosius’un oğlu Arkadios Doğu Roma İmparatorluğunun ve diğer oğlu Honorius Batı Roma İmparatorluğunun başına geçti.
Henüz, 18-19 yaşlarında bir delikanlı olan, babasının tersine güçsüz ve pısırık kişiliği olan Arkadios, temelleri atılan Bizans tarihinin ilk imparatoru olur.
Hükümdarlık döneminde, İstanbul’a üç önemli yapı kazandırır.
Bunlar: Arkadianai semtinde (günümüzdeki Sultanahmet civarı) bir hamam, eskiden Avrat Pazarı olarak bilinen (günümüzdeki Cerrahpaşa semti) yerde: Arkadios Forumu adını taşıyan büyük meydan ki bu meydan Bizans döneminin ilk yıllarında şehrin merkeziydi.
Burada, köle ticareti yapılır ve idam cezaları infaz edilirmiş.
MS 402 yılında bu meydanın ortasına diktirdiği büyük bir anıt sütun vardır.
Çünkü, ilk Bizans İmparatoru olan Arcadius, kendi adına, zaferlerini ilan etmek için Roma şehrindeki Trajan sütununa benzeyen bu anıt sütunu diktirmiştir.
Sütunun tam olarak yerini gösteren eski çizimler, 1453 yılından sonra Fatih Sultan Mehmet’in ünlü portresini yapan İtalyan ressam Bellini’ye aittir.
Genel Özellikleri:
Sütunun bulunduğu hafif tepelik bölgeye “Xeroluphus” denirdi.
Sütun MS 402 yılından kalmadır.
İlk dikildiğinde, kayıtlarda yazılı yüksekliği 50 metredir.
Çapı ise 4 metredir.
Tepesinde bir korint başlık ve bunun üstünde kare bir blok vardır.
Bu bloğun köşelerinde, dört adet, kanat açmış melek heykeli görülür.
İlk dikildiğinde, üstündeki kare blok üzerine, şehrin ufuklarını gözleyen, güzel bir peri heykeli konulmuştur.
Evliya Çelebiye göre: İmparator Konstantin, sütunun tepesindeki peri heykelini kaldırtmış ve tehlike anında gözcüler tarafından çalınması için çanlar yerleştirmiştir.
10 Temmuz 421 tarihinde ise Arkaidos’un oğlu II Teodosius İmparator olunca, sütunun tepesine, babasının atlı bir heykelini koydurmuştur.
Ancak bu heykel, 740 yılındaki depremde, kuvvetli sarsıntıya dayanamaz ve yerinden koparak düşer, ardından sütunun tepesi boş kalır.
Yine tarihçilerin yazdıklarına göre: bir zamanlar 40 metre yükseklikte olan bu sütunun içinde bulunan helezonik bir merdivenle, tepesine çıkılırdı.
İlk yapıldığında, sütunun üstünün, yukarıdan aşağıya kadar Arkadios’un seferlerini anlatan kabartmalarla süslü olduğu söylenir.
Bazı Osmanlı dönemi fotoğraflarında, sütunun üzerindeki motifler gayet güzel görünmektedir.
Kaidesi:
Sütun dikdörtgen kaide üzerindedir.
Kaide iri taşlarla örülü bir yüksek duvar şeklindedir.
Kaidenin bir yüzü ve büyük kısmı, büyük bir ağaç tarafından gizlenmiştir.
Diğer yüzleri ise, bitişik ahşap evin yanındadır.
Kaidede ünlü Zafer Tanrıçası Nike figürü görülür.
Kız Taşı Denilmesinin Sebebi:
Anıtın üstündeki kare bloğun köşelerindeki melek yani kadın heykelleri nedeniyle, bu ismin verildiği söylenir.
Bir başka söylentiye göre: sütun, altından geçen kızlara bakire olup olmadıklarını fısıldarmış. İmparator II İusnianus, baldızına bu oyunu oynamaya kalkınca, sütunun üstündeki heykel yerinden kırılarak devrilmiştir.
Yine bir söylentiye göre: eskiden bu sütunun önünden bakire bir kız geçtiğinde, sütun hafifçe yana eğilirmiş.
Bir iddia daha, anıta kız taşı denilmesinin sebebi, kaidesinde bulunan Yunan Zafer Tanrıçası Nike kabartmasıdır.
1204 Haçlı-Latin İstilası:
Ancak, sadece bir defa ve birkaç dakika için, sütunun tepesine bir İmparator çıkabilir.
1204 yılında Haçlılar şehri ele geçirince, zamanın Bizans İmparatoru V Aleksios bu sütunun tepesinden yani unvanına uygun olarak yüksekten aşağıya atılarak öldürülür.
Başka bir söylentiye göre: Haçlılar şehri ele geçirip yağmaladıklarında, bu sütunun üstünde İmparatorun heykeli vardır ve bu heykeli çalarak götürürler. Günümüzde bu heykelin İtalya’da Bari şehrinde bulunduğu söylenmektedir.
Sütunun Tılsımlı Olması:
Bazı kaynaklara göre, Bizanslılar, bu sütunun tılsımlı olduğuna inanırmış.
Evliya Çelebi de, bu sütunun tılsımlı olduğuna inananlardandır.
Yazdıklarına göre, Hz Muhammed’in doğduğu gün, büyük bir deprem olur ve sütun parçalanır, ama tılsımlı olduğu için dağılmaz.
Evliya Çelebi: bununla da yetinmez ve başka tılsımlardan da söz eder.
Eski dönemlerde, sütunun üstünde duran kız heykeli yılda bir defa bir feryat koparır ki, civarda ne kadar kuş varsa önce pervane gibi bu sütunun etrafında döner, sonra bunlardan binlercesi ölüp sütunun dibine düşer, halk da bunları afiyetler yermiş.
Sonuç:
İstanbul’u sarsan depremler, Arkadios sütunun da yıpratmıştır.
Sonunda da iyice yana eğildiğinde, çevresindeki binaların üstüne düşebileceği için, 1719 yılında Sultan III Ahmet tarafından yıktırılmasına karar verilir.
Bir başka söylentiye göre, sütun uzun süre olduğu yerde durmuş, ancak üstündeki heykel, Lale devri sultanı Sultan III Ahmet tarafından indirtilmiştir.
Günümüzde görülen sütun, sadece 8 metre yüksekliktedir.
Kaidesi 6 metre genişliktedir.
Kaidenin büyük kısmı, bir ağaç tarafından gizlenmiştir.
1874 yılında, deniz tarafındaki kumluk alanda bulunan bazı kabartma mermer parçaların bu sütuna ait olduğu söyleniyor ve bu parçalar, günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesindedir.
Kaidenin içine, kaidenin yakınında bulunan evin kapısından geçiliyor.
Buradan harabe haldeki sütunun tepesine, merdivenle tırmanarak çıkılır ve sütunun tepesinden sütunun dibi ve üstündeki kabartmaların izleri görülebilir.