Beşiktaş, Armasındaki “Ay-yıldız” anlamı

Beşiktaş, Armasındaki “Ay-yıldız” anlamı


Konuyu ilk kez gördüğümde ilgimi çekti ve araştırmak istedim. Şöyle ki: Beşiktaş Futbol Takımının: bir zamanlar ekonomik sıkıntı çeken Futbol Federasyonu tarafından, ülkemizi temsil etmek üzere, Milli Futbol Takımı olarak görevlendirilerek, yurt dışına bir futbol maçına ve özellikle Yunanistan Futbol Takımı ile olan bir maça gönderildiği yazılıydı. Bir milli maç, milli takımı temsilen bir takımın gönderilmesi ve bu olay sonunda, bu takımın armasına “Türk Bayrağı” ambleminin eklenmesi.

Evet, araştırdım, ancak Türkiye Futbol Federasyonunun bu konuda herhangi bir yayını yok. Yani: doğal olarak, bu konudaki ilk muhatap, Türkiye Futbol Federasyonu diye düşünüyorsunuz, ama maalesef onların bu konuda herhangi bir yayını söz konusu değil. Yani: diğer farklı kaynaklardan edindiğim bilgiye göre, olay şöyle gelişmiş.

Tarih: Mayıs 1952.

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Adnan Menderes; Yunanistan’ı ziyaret eder. Bu ziyarette: her iki ülkenin, dostluklarını pekiştirmesi açısından, aralarında, milli takımlar düzeyinde bir futbol maçı yapılması kararı alınır. Çünkü: her iki ülke, NATO’ya girme aşamasındadır ve özellikle Amerika: her iki ülkenin halklarının dostluğunun pekiştirilmesini istemektedir.

Bunun üzerine, konu, Türkiye Futbol Federasyonuna bildirildiğinde: Federasyon ekonomik sıkıntıları ( başka bir sebep ne olabilir, bilmiyorum) düşünerek: Yunanistan’a, milli takım değil de, yolculuk ve maç masraflarını da kendisi karşılayacak bir kulüp takımı göndermeyi düşünür. Türkiye Futbol Federasyonunun başındaki Ulvi Ziya Yenal: 1908 yılında, Selanik’te doğmuş, uzun yıllar Galatasaray ve Milli Futbol Takımının kalesini korumuş ve takip eden dönemlerde ise, tarihimizde ilk kez, kulüplere yabancı oyuncu oynatma hakkını tanımıştır.

Evet, Beşiktaş o yıl; en iyi durumdaki kulüp takımlarından biridir, şampiyon olmuştur ve teklif yapılır. Ancak: Beşiktaş kulübünün milli bir statü kazanması için de: Galatasaray Futbol Kulübünden 1 oyuncu(Turgay) ve Fenerbahçe Futbol Kulübünden 1 oyuncu (M.Ali) takviyesi yapılır. Yani: Beşiktaş Futbol Kulübü, yalnız kendi oyuncuları ile gitmemiştir.

16 Mayıs 1952 günü, Yunanistan’da, Yunanistan-Türkiye Milli Futbol Takımları karşılaşırlar. Türkiye Milli Futbol Takımı, maça şu kadro ile çıkar: Coşkun, Süleyman Seba, A.Aİhsan, Şevket, Vedii, Eşref, Recep, Nusret, Turgay Şeren, M.Ali, Naci.
Maç sonucunda:Yunanistan: 1-0 galip gelir.

Ancak: görev başarı ile tamamlanır. Göreve katkıları nedeniyle: Beşiktaş Futbol Kulubüne ise: armasında “Türk Bayrağı” bulundurma hakkı tanınır.

Sonuç olarak: Beşiktaş Futbol Kulübü, elbette böyle bir görevi alması nedeniyle, böyle bir onura layık görülebilir, ancak: unutulmamalıdır ki, o maça çıkarken, ülkemizin diğer iki değerli külubunden birer oyuncu takviyesi yapılmıştır. Ayrıca: umarım ki, hala birçok bölümü kapalı bulunan bu olay hakkında, Türkiye Milli Futbol Federasyonu bir takım açıklamalar yapar ve bizler de, olayın en gerçekçi boyutunu öğrenmiş oluruz. Çünkü: şu an için, Futbol Federasyonunun tüm kayıtları incelendiğinde, bu tarihteki, bu maça ait hiçbir kayıt bulunmuyor. Sanki: saklanmış, gizlenmiş yoksa unutulmuş mu?

Aranan kelimeler:

22 Kasım 2010
bosluk

Türkiye dışında görev yapan bir “Başbakan”; Arap Kaymakam

Türkiye dışında görev yapan bir “Başbakan”; Arap Kaymakam

Demokratik ülkelerde, Başbakanlık, icraatın başı olması nedeniyle, çok önem kazanmaktadır. Ancak, elbette, bir ülkenin Başbakanının, yani hükümetin başının, icraatın başının; o ülkenin bir ferdi olması gerekir.

Bunun aksinin, sadece işgal dönemlerinde görülür diye düşünürken; tarihi süreç içinde, bir “Türk”ün; başka bir ülkede yani “Libya” ülkesinde: 3 yıl süreyle, Başbakanlık yaptığını öğrendim ve bunun hikayesini, en kısa şekliyle, sizinle paylaşmak istedim.

Günümüzdeki Libya toprakları içinde kalan “Derne” şehri. Anadolu’nun merkezinde, Konya-Karaman topraklarından çıkıp, Derne şehrine göç eden Hacı Mebruk Efendi: burada, Girit’ten sürülüp gelen ve Bingazi şehrine sığınan Fatma hanım ile evlenir. 1886 yılında ise, çocukları Sadullah doğar.

Sadullah bir süre, Derme şehrinde yaşadıktan sonra, tüccar olan babası ile birlikte, İstanbul’a gider. İstanbul’da: Osmanlının tanınmış ailelerinin çocuklarının eğitim gördüğü; “Aşiret Mektebi”ne girer. Bu okul bittikten sonra ise, 1902 yılında, “Mülkiye Mektebi”ne devam eder. Okulu bitirdikten sonra: ilk görev yeri olan “Derme Kaymakamlığı” na başlar.

Ardından: Denizli-Buldan Kaymakamlığı görevine atanır.

1913 yılında ise, bu kez sırada, Pınarhisar Kaymakamlığı vardır. Balkan Savaşından çıkmış bölge; her türlü ezilmişliğe ve vahşete rağmen, yeni yeni kalkınmaktadır.
Pınarhisar Kaymakamlığındaki günleri: yol, inşaat ve okul yapımı ile geçer. Ancak, okul inşaatında: kendisi başlarında olmak üzere, yörenin insanını çalıştırmaktadır. Bu durum, bazılarının, İstanbul’daki resmi mercilere, Sadullah Bey’i şikayet etmelerine neden olur. Bunun üzerine: Pınarhisar’dan alınarak, Vize Kaymakamı olarak atanır. Ancak: Pınarhisar’dan ayrılmasına rağmen, başlattığı okul inşaatı bitirilir. Onun ismi verilen bu okul, günümüze kadar sağlam olarak ayakta kalabilmiştir.

Vize ve ardından, Saray Kaymakamlığı görevine gelir. Ancak: bu dönemde, bölge Yunanlılar tarafından işgal edilir. Ancak: Saray ilçesinde, Yunan işgali sırasında: bölgenin imamı ve bir kısım yerli halkının, çiçeklerle karşıladıkları, Yunan işgal kuvvetlerine: Sadullah Bey, yani Kaymakam: hükümet konağından, ateş açarak karşı koyar. Ancak, bir süre sonra, cephaneleri biter ve Yunanlılar tarafından yakalanarak, idama mahküm edilirler.

Ancak: aynı günün gecesi, kendisine bağlı insanlar tarafından, hapisten kaçırılır. Önce İstanbul ve ardından, kurtuluş mücadelesinin merkezi olan Ankara’ya geçer. Ancak, Ankara’da, İstiklal Mahkemesinde yargılanır ve beraat eder. 1920 yılında, Nazilli Kaymakamlığına atanır. Yunan işgali nedeniyle, görev yerine gidemez. Bunun üzerine, Trabzon-Maçka Kaymakamlığına atanır ve 1922 yılında, yeni görev yerine katılır.

Kurtuluş Mücadelesi sonucu, 1923 yılında, mübadele dönemi başlar. Sadullah Bey, Rumları, kendilerine diş bileyen, Türk topraklarından güvenle çıkarır. Hatta: Sümela Manastırı rahiplerinin, yanlarında kaçırmak istedikleri bir kısım dini varlığı yakalar ve her türlü yolsuzluk teklifine rağmen, Ankara’ya teslim eder. Sonraki dönemde ise: Of ve Sürmene Kaymakamlıklarına atanır. 1928 yılına gelindiğinde ise, bu kez: Konya-Kadınhanı Kaymakamlığı sırası gelir.

Valilik dönemi: 1938 yılında, Hakkari ile başlar. 1940 yılında ise, Bingöl valiliğine atanır. 1941 yılında ise, yaş haddinden emekliye ayrılır. Böylece: 35 yıl süren devlet görevini tamamlamış olur.

İstanbul’a döner. Ekonomik sıkıntıları nedeniyle, çeşitli işlerde çalışır. Siyasete girmesi için yapılan teklifleri kabul etmez. Bu sırada: 1947 yılında, bir miras durumu söz konusu olur ve Bingazi şehrine gider. Şehirde: babasının yakın arkadaşı olan, Bingazi Emiri Sunusi ile görüşür.

O dönemde: İngiliz işgali altında bulunan bölgede, Libya devletinin kurulması söz konusudur. Bingazi, Derne ve Tobruk bölgelerinde kurulan “Berka Devleti”nin başına: İdris Sünusi getirilmiştir.

Emir Sünusi : Sadullah Bey’i, kendisiyle birlikte çalışmaya ikna eder. Ankara’daki resmi makamlardan 3 yıl geçerli gerekli izinler alınır ve Sadullah Bey: Bingazi şehrinde kurulan bağımsız Libya Hükümetinde, önce “Sağlık Bakanı” ve takip eden dönemde ise “Başbakan” olarak görev alır.

Trablus, Bingazi ve Fizan olarak, üçe bölünmüş olan Libya topraklarında, İngiliz ve Fransızların tüm itirazlarına rağmen, bağımsızlık ilan edilir ve Birleşmiş Milletler tarafından onaylanır. Yani: bağımsız Libya devletinin, tarih sahnesine çıkışında, devlet adamı olarak önemli rol oynar. Libya’yı kuracak olan kadroların, öğrenci olarak “İngiltere”ye değil, gizlece “Mısır” ve hatta “Türkiye”ye gitmelerini sağlar. Bunların bir kısım masraflarını ise, kendi cebinden karşılar. İngiliz vali ile bu konuda kavga eder.

Evet; yeni kurulan, bağımsız Libya Hükümetinde Başbakan olarak görev yapan Sadullah Bey (namı diğer Arap Kaymakam) 3 yıllık sürenin sonunda, Libya devleti, bağımsızlığını kazanınca: Libya Meclisinde Senatör olarak görevlendirilir. Bu dönemde: yaşının ilerlemesi nedeniyle hastalanır ve tedavi için Türkiye’ye dönmek üzere beklerken, 1952 yılında, vefat eder.

Evet, bu kahraman ve vatansever insanın servetinin, öldüğünde, sadece 45 İngiliz Sterlini ( 70 TL) olduğu görülür. Ekonomik sıkıntılar nedeniyle, cenazesi Türkiye’ye getirilemez. Cenaze törenine: Libya’da, büyük bir halk çoğunluğu katılır ve İngilizler katılır. İsmi: Bingazi şehrinde bir hastaneye verilir. Ancak: mezarın üstünden yol geçtiği için, kabri ortadan kaldırılır.

Aranan kelimeler:

7 Kasım 2010
bosluk

cumhuriyet tarihi Son Yazılar FriendFeed
kişi siteyi ziyaret etti