Evet; Avrupa, Europa deniliyor, peki, bu kelimenin kökeninin ne olduğunu hiç merak ettinizmi? Evet, kelime kökeni, antik yunan. Yani; Avrupa, antik yunan’ı kendine maletmiş ve kendi kültürü olarak algılıyor, algılamak istiyor. Antik Yunan’ın birçok objesine sahip çıktığı gibi, Europa yani ismini bile, antik yunan’dan almaktan çekinmemiş. Bunun sonucu olarak da, elbette, bizler, yunan’lıları ikna etmeden, Avrupa arenasında, hiç bir konuda başarı şansına sahip değiliz.
Neyse, buyrun, Europa söylencesine: Europa; Fenike kıralı, Agenor’un kızı. Çok güzel. Tanrıların kralı Zeus, bu kıza gönlünü kaptırır. Günlerden bir gün: Europa, bir ilkbahar günü, babasının sarayından çıkar, arkadaşlarıyla birlikte, Akdeniz güneşinin ılıklığı ile beslenen toprak ananın doğaya armağan olarak sunduğu renk renk ve hepsi birbirinden güzel bahar çiçeklerini toplamaktadır. Kızlar; deniz kıyısına yaklaşınca, çalılıkların arasında, o güne kadar görmedikleri güzellikte bir boğa ile karşılaşırlar. Boğa; sevimli sevimli kızlara bakar. Bakışlarıyla; “niye öyle uzak duruyorsunuz, yaklaşıp sevsenize ” gibi, bir intiba yaratır. Kızlar; hiç korkmadan boğanın yanına gelirler ve o güzelim ipeksi tüylerini okşamaya başlarlar.
Derken; boğa, gelip Europa’nın önüne uzanıp, yatar. Kıza; ” bin sırtıma, seni birçok ülkede gezdireyim ” der. Europa; hiç çekinmeden, biner, boğanın sırtına. İşte, o uysal boğa, birdenbire değişiverir. Yerinden fırlar ve dalıverir denize. Hızla ilerler dalgalar üzerinde. Tüm deniz yaratıkları, saygı duyarlar ona. Europa; o zaman, boğa biçimindeki bu yaratığın, tanrılar kralı Zeus olduğunu anlar.
Zeus, böylece, Europa’yı Girit adasına götürür. Orada gerçekleşir birleşmeleri. Minos, Radamanthys ve Sarpedon isimli, 3 oğulları olur. Minos ve Radamanthys; yeryüzündeki adil davranışları nedeniyle, ruhlar ülkesine, yargıç olurlar. Europa ise; adını verir, Avrupa diye bilinen kıt’aya.
Bugün; Strazburg’daki Avrupa Parlementosu binası önünde, bir boğa heykeli var. Boğanın üzerinde, bir kız oturuyor. Kızın ismi, Europa. Heykelin, Avrupa Parlementosu binası önünde olmasının sebebi ise; AB’nin para birimi Euro’nun isminin de, boğanın üzerinde oturan kız’dan kaynaklanması. Yunanistan’da, 2 euroluk madeni para üzerinde de, aynı figürü görürsünüz. Boğa üzerinde oturan Europa. Ama; hiç akıllarına gelmeyen veya gelipte işlerine gelmeyen bir gerçek var. Europa, bu yazının en başında da belirttiğim gibi; Fenikeli. Yani: Avrupalı değil, Asyalı. Çünkü: onlara göre; Fenike, Asya’da. Hatta; bugünkü haritaya göre, Lübnan’da. Yani: Avrupa, Asya’lı bir kadının ismini taşıyor. Ayrıca; Zeus’un, Europa isimli kızla olan, Girit adasındaki birleşmesi de düşündürücü, sanki bir tecavüz gibi. Yani, hoş olmayan bir birleşme. Ayrıntılı olarak düşününce; Avrupa’lıların bu mitolojiye bu kadar sahip çıkması, Avrupa Parlementosunun önüne heykelini koyacak kadar ve hatta madeni paralarına resmini basacak kadar sahip çıkmaları ilginç. Ama, unuttukları bir şey var. Günümüzde: Asya ile Avrupa arasına ne kadar köprü ve engel koymaya kalksalar da, asırlar önce, Asya ve Avrupa arasında gerçekleşmiş böyle bir efsaneye sonsuz inanmalarını, bugünkü bakış açılarıyla değerlendirdiğimde, anlamak mümkün değil. Yani; Asya’ya borçlu olduklarını düşünmemek elde değil. Öyleki: bu borç listesinde, ilk akla gelenler: barut, kağıt, cebir, astronomi, tıp, hijyen, şehircilik vs. uzayıp giden bir liste olur.
Evet, bunları okuyunca, Avrupanın bir parçası olduğumuzdan şüphenizin kalmaması gerekir, çünkü kullandıkları isimdeki obje, zaten Asya’ya ait.