1877-1878 yılları arasında, Osmanlı-Rus savaşı sonrasında, dağılan Osmanlı ordusunu yeniden düzenlemek için, Almanya’dan askeri danışmanlar talep edilir.
Ancak, bu askeri danışmanlarla birlikte, Alman Silah Endüstrisi de ülkeye girer.
Bunların başında ise, Krupp gibi büyük Alman silah Firmaları gelir.
Bunlar, Osmanlı ordusunun top ve tüfek başta olmak üzere, birçok askeri ihtiyacını karşılamaya başlarlar.
Bu firmaların temsilcileri ise, 1898 yılından itibaren: Joshep ve Aguste Huber kardeşlerdir.
Bunlar, İstanbul’da kaldıkları kısa sürede, aldıkları komisyonlarla çok zengin olmuşlar ve bu arada, kendilerine ait olan Huber Köşkünü yaptırmışlardır.
Köşkün yeri olarak: Elçilik binası yakınlarını seçmişlerdir.
Evet Huberler, burada yaklaşık 20 yıl yaşadıktan sonra, I Dünya Savaşının sonrasında İstanbul işgal edilince, 1922 yılında şehri terk etmek zorunda kalırlar.
Ülkelerine geri dönerler ve küçük bir kaleyi andıran Huber Köşkü, dönemin Maliye Nazırı hem hukukçu hem de iktisatçı olan Necmeddin Molla tarafından satın alınır.
Köşk, daha sonraki yıllarda ise, Kavalalı Mehmet Ali Paşa soyundan gelen Mısır Prensesi Kadriye Sultan ve eşi Mahmut Paşa’ya satılır.
Ancak, Prenses Kadriye, burada uzun süre oturamaz.
Çünkü, boğazın nemli havası, sağlığına dokunur ve bunlar, 1928 yılına kadar burada otururlar.
Bu sürede: ana binaya bazı eklemeler yapılır ve bunlarda; özellikle İtalyan mimar Raimondo D’Aranco’nun katkıları olur.
Bunun sonucunda, köşkte, günümüzdeki anıtsal görünüm ve eşsiz perspektif ortaya çıkar.
Evet, Prenses Kadriye, 1928 yılında burayı terk eder.
Sonrasında, köşk Fransız Katolik Lisesi “Notre Dame de Sion Okulu”na kiralanır ve bu durum 1970 yılına kadar devam eder.
Okul ve rahibeler tarafından yazlık konut olarak kullanılan köşkün tapusu: 1932 yılında rahibe Therese Clement ve Marie Aimeme Odent’e geçer.
Çünkü, Mısır’a dönen Prenses Kadriye ve rahibeler ile yapılan anlaşma sonucunda, köşk, değerinin çok altında bir fiyatla rahibelere satılır.
Sonrasında, bu kişilerin varisleri tarafından, köşk ve arazisi, 1973 yılında Boğaziçi İnşaat ve Turizm Şirketine satılır.
Ardından, 1985 yılında bölge kamulaştırılır, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğine tahsis edilir.