1913 yılında: Fransız pilot Dancourt tarafından İstanbul-Kahire uçuşu projesi, uçağın Toroslar üzerinde parçalanması üzerine yarım kalır. Osmanlı İmparatorluğunun hırslı Harbiye Nazırı Enver Paşa: Balkan Savaşının acılarını silmek ve Osmanlının gücünü dünyaya göstermek için, dönemin gözde etkinliklerinden olan havacılık konusunda, bir şov düzenlemeye, iki teyyarelik bir filoyu İstanbul’dan Kahire’ye göndermeye karar verir.
8 Şubat 1914 tarihinde: İstanbul-Kahire yolculuğu yapmak üzere, İstanbul’da “Bleriot” tipi 2 uçak ve 2 uçuş ekibi hazırlanır. Uçaklardan “Muavenet-i Milliye” isimli olanının pilotu Fethi Bey ve gözlemcisi Sadık Bey’dir.
Diğer uçağın pilotu ise Nuri Bey’dir ve yardımcısı ile birlikte “Prens Celalettin” isimli uçağı kullanmaktadırlar.
Uçaklar ise: en çok 800 metreye kadar yükselebilen ve taşıdığı yakıta göre, havada en fazla 1 saat 10 dakika kalabilir özelliktedirler. İki kişilik uçaklarda, pilottan başka bir de rasıt denilen ve gözleme ile görevli personel bulunurdu. Ancak: paraşüt ve benzeri teçhizat bulunmazdı. Uçuş, toplam 25 saat ve2515 kilometresürecektir. Ancak, uçulacak rotanın bazı bölümlerinin haritası bile bulunmamaktadır. Hatta: uçuşlarda kullanılacak Bleriot cinsi uçaklar, bazı eksiklikleri nedeniyle, üretildikleri ülkenin yani Fransanın ordusunda bile kullanım dışı kalmıştır. Bu durum, bana hemen, binlerce askerimizin boş yere şehit düştüğü “Sarıkamış Harekatı” nı hatırlatıyor.
Fethi Bey: İstanbul doğumludur. 1907 yılında Bahriye Mektebinden mezun olur. 1911 yılında, İngiltere’de havacılık eğitimi alır ve dönüşünde Yüzbaşı olarak, orduya katılır, çeşitli gösteri uçuşları yapar. Ayrıca: Türk Havacılık tarihinde, ilk savaş görevi alan 8 pilottan biri olarak bilinir. Şubat 1913 tarihinde ilk gece uçuşunu, yine kendisi yapmıştır. Uçaklarda ilk bomba, yine Fethi Bey’in yönetimindeki bir uçak tarafından 1913 Balkan savaşında, düşman hatlarına (Bulgar hatlarına) atılmıştır.
Sadık Bey: Selanik’te doğmuş, İstanbul Mekteb-i Harbiye’den mezun olduktan sonra “Teğmen” rütbesiyle orduya katılmıştır.
Her iki uçak: 8 Şubat 1914 günü, yağmurlu bir günde, İstanbul-Yeşilköy havaalanından hareket ederler. Hareket törenine: Enver, Talat ve Cemal paşalar katılır. Tören sırasında, dönemin Bahriye Nazırı Mehmet Paşa: Yüzbaşı Fethi Bey tarafından bir süre uçurulur. Törende, Enver Paşa: pilotları cesaretlendirmek için nutuk atar. Hatta: Padişah 5. Murat’ın kızı Hatice Sultan, bir buket çiçek göndererek havacıları onurlandırır ve tören sonunda, havacılarımız Enver Paşa’nın elini öperek meydandan hareket ederler.
Önce saat 9 sıralarında, Prens Celalettin uçağı ile, Nuri Bey ve gözlemcisi İsmail Hakkı Bey havalanır. Hemen ardından, Muavenet-i Milliye uçağı havalanır. Ancak: daha yolculuğun başında havada ciddi sıkıntılar yaşanır. Kalkıştan kısa süre sonra, gittikçe artan bir sis etkin olur. Hatta, kalkıştan hemen sonra, 300 metreye yükseldiklerinde, bu sis nedeniyle gözden kaybolurlar. Yalnızca motor sesleri duyulur. Ancak: Nuri Bey’in kullandığı Prens Celaleddin isimli uçak, Kartal üzerinden Yeşilköy’e geri döner ve sisin dağılmasını beklemeye başlarlar. Bu sırada, Fethi Bey’in kullandığı diğer uçak ise, yoluna devam eder ve Adapazarı şehrinde zorunlu iniş yapar. Dönemin gazeteleri, telgraf aracılığı ile, bu harekatı günü gününe izleyerek okuyucularına aktarmaktadırlar. Zaten: dönemin “Tanin” isimli gazetesine göre, Fethi Bey, Adapazarına inince, hemen bir postane bulmuş ve İstanbul’a telgraf çekerek durumunu belirtmiş, diğer uçaktaki arkadaşlarının durumunu öğrenince rahatlamıştır.
Uçuşun beşinci etabında, 11 Şubat 1914 günü,4000 metreyüksekliğindeki Toros dağları aşılır ve Havacılık tarihinin ilk yüksek irtifa uçuşu gerçekleştirilir. 21 Şubat tarihinde, Adana’dan kalkan uçak, bu kez ciddi bir tehlike atlatır ve Adana’nın40 km. uzağında bulunan Misis bölgesine zorunlu iniş yapar. Adana’da bulunan makinist Cemal Efendi, Misis bölgesine karayolu ile gelerek, uçağın tamirini yapar.
Devamında, uçak, 24 Şubat tarihinde, Şam şehrine varır. 6-7 dakika şehir üzerinde dolanan uçak, halkın coşkun sevgi gösterileri sırasında, Merce Meydanına iner. Çünkü, meydanda bulunan ve “Merce Anıtı” adını alan abide, şehirdeki Osmanlı egemenliğinin en büyük ve anlamlı örneklerinden birisidir. Abidenin tepesinde, Osmanlı hakimiyetinin en büyük sembolü olan “Yıldız Sarayı” nın küçük bir maketi bulunur. Anıt: telgraf hattının Şam şehrine ulaşması nedeniyle, Sultan Abdülhamit tarafından yaptırılmıştır. Zaten, devam eden süreçte: yargılanan ve Cemal Paşa tarafından idama mahkum edilen Arap milliyetçileri de, bu meydanda asılmışlardır. Teyyareciler onuruna, Şam şehrinde İttihat ve Terakki Kulübünde büyük bir ziyafet verilir ve bu sırada, Osmanlılığın şan ve şerefiyle ilgili nutuklar atılır. Hatta: Şam halkı tarafından toplanan yardım paraları ile “Dımışk” adı verilen bir uçak satın alınır ve Harbiye Nezareti emrine verilir. Pilotlara ise, hatıra olarak birer süslü kılıç hediye edilir. Ertesi günü ise, Şam Kolordu Komutanı Mehmet Ali Paşa: Fethi Bey tarafından Şam şehri semalarında uçurulur. Tanin gazetesinin yazdığına göre, gösteriyi 150 bin kişi izlemiştir.
Şam şehrinde 3 gün kalan pilotlarımız, 27 Şubat 1914 günü, Kudüs’e hareket ederler. Şehirden hareket etmeden önce, Tanin gazetesi muhabirine raportaj veren 23 yaşındaki Fethi Bey: Şam halkının kendilerine gösterdiği ilgiyi ömür boyu unutmayacağını ifade eder. Halbuki: bu kahraman pilotlarımız, ebedi istirahatgahlarının, Şam şehrinde bulunacağını kesinlikle tahmin etmemişlerdir. Fethi ve Sadık Bey tarafından kullanılan uçak: Kudüs şehrine80 km. kala, Taberiye gölü yakınlarından geçerken, Küfrühar denilen yerde, büyük olasılıkla şiddetli bir hava akımına yakalanmışlar ve bunun sonucunda, kayalıklara çarparak düşmüşler ve kaza sonucunda her iki pilotumuz da şehit olmuştur. Yine de uçağı kesin düşüş sebebi belli değildir, büyük olasılıkla teknik arıza da söz konusu olabilir. Yolculuk boyunca, yeterli ve gerekli teknik ve uzman personelin bulunmaması, en büyük eksikliktir.
Şehitlerimizin ve uçağın enkazının bulunması için: başlangıçta geri dönen Nuri Bey ve İsmail Hakkı Bey komutasındaki bir uçak havalanır ve bu uçak: 27 Şubat 1914 tarihinde, Şam yakınlarında Meze ovasına iner. Bu iniş sırasında beklenen coşku, kaza nedeniyle olmaz. Aynı gün, kazanın olduğu yere katarla hareket edilir ve şehitlerin naaşları, Şam şehrine getirilir.
Evet: Nuri Bey ve İsmail Hakkı Bey’in kullandığı uçak, Şam şehrinde, İstanbul’dan gelecek talimatı bekler ve uçağın bir takım eksiklikleri giderildikten sonra; İstanbul’dan gelen talimat üzerine, rota değiştirilerek, Kudüs ve El-Ariş istikametini izlemek yerine, sahil güzergahı takip edilerek, Yafa üzerinden Mısır’a gitmek planlanır. Ancak: 11 Mart 1914 tarihinde Yafa şehrinden havalanan uçak, rüzgarın ters yönden esmesi nedeniyle, bir türlü yükselemez ve irtifa kaybederek şehirden uzaklaşamadan Akdeniz’e düşer. Sahilde toplanan halk, sandallarla uçağın düştüğü yere ulaşır ve Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey kurtarılırken, Üsteğmen Nuri Bey, boğularak şehit olur. Tanin gazetesinin haberine göre ise, Nuri Bey’in baygın ve yaralı olarak kurtarıldığı yazılır, yine de, kendisinin ilk çarpma anında, boğularak öldüğü belirlenmiştir. Çünkü: halk üzerindeki olumsuz tepkileri azaltmak için, ilk anda yaralı olduğu söylenmiştir. 15 Mart 1914 tarihinde ise, Nuri Bey’in şehit olduğu ve cenazesinin törenle Beyrut’tan Şam’a getirildiği yazılır. Şam’da, daha önce Fethi ve Sadık Beylerin cenaze törenleri, Nuri Bey için de tekrarlanır ve naşı, diğer 2 şehit pilotumuzun yanına, Selahattin Eyübi Türbesine defnedilir. Nuri Bey’in kaza sırasında üstünde bulunan elbiseleri, İstanbul Askeri Müzesine gönderilir.
Tabii 3 şehit ile bu iş bitirilmedi. İttihat ve Terakki: iki teyyare ile başlayan bu girişimi sonuçlandırmakta kesin kararlıdır. Harbiye Nazırı Enver Paşa; daha ilk uçak düştüğünde, üçüncü bir uçak için girişimlerde bulunur. Söz konusu görev için seçilen heyette pilot Yüzbaşı Salim Bey ve gözetmen olarak Yüzbaşı Kemal Bey görevlendirilir.
Bleriot cinsi uçağın ismi ise “Ertuğrul” dur.
6 Mart 1914 tarihinde yola çıkılır, ancak: daha seferin başında birçok aksilikler yaşanır. Uçak: İstanbul’dan havalandıktan sonra Edremit yakınlarında, ormanlık bir alana zorunlu iniş yapmak mecburiyetinde kalır ve hatta kullanılamaz hale gelir. 17 Mart 1914 tarihinde yaşanan bu olay üzerine, Tanin Gazetesinin de yayınları ile, Edremit halkı, Reşid Bey öncülüğünde aralarında para toplayarak son sistem bir uçak satın alırlar ve “Edremit” ismi verilen bu uçağı Harbiye Nezaretine teslim ederler. Bu girişim Enver Paşa’yı çok duygulandırır ve uçak Edremit’e yollanır. Ancak, başka bir aksilik yaşanmasından korkulduğu için, sefere, Beyrut’tan devam edilmesine karar verilir. Saidiye vapuruna bindirilen pilotlar ve Edremit uçağı: deniz yolu ile Beyrut’a taşınır. Yanlarına, uzman makinist ve teknisyenler verilir.
1 Haziran 1914 tarihinde, Beyrut’tan havalanan uçak: Kudüs şehrine varır ve büyük bir coşkuyla karşılanır. Mescid-i Aksa’da 3000 kişilik cemaat ile Cuma namazı kılan pilotların başarılı olması için dualar edilir ve böylece Osmanlılık fikri, yerel halk üzerinde etkinleştirilir.
Bu uçak: 6 Mayıs 1914 tarihinde, Port Said limanına varır. 9 Mayıs 1914 tarihinde, saat 05.30 da ise, Kahire’ye ulaşılır. Burada: Prens Aziz Bey, uçuş heyetini karşılar. Ertesi günü, pilotlarımız, uçak ile, Kahire şehri semalarında gösteri uçuşu yaparlar. Buradan İskenderiye şehrine geçilir ve Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa tarafından karşılanırlar. Bu karşılamada, sadece Hidiv değil, bölgenin önde gelen diğer simaları da bulunur. İttihat ve Terakki, yaşanan bu gelişmeleri, propaganda unsuru olarak kullanır ve orduya yeni uçaklar satın alınması için bir dizi kampanya başlatılır. Bu kampanyalar içinde, pilotlar fiilen görev alırlar. Devamında, gerek uçak ve gerekse pilotların bir kazaya uğramaması için, İskenderiye limanından kalkan bir gemi ile İstanbul’a ulaşımları sağlanır ve 22 Mayıs 1914 tarihinde İstanbul’a ulaşırlar.
Şehitlik ardından, Fethi ve Sadık Bey; Şam şehrinde; Emevi camiindeki “Selahattin Eyyübi” türbesinin yanına, hazire bölümüne defnedilirler. Görev tamamlanmadan, hedefe varmadan meydana gelen bu ölüm: ülkede büyük üzüntü yaratır ve bunun üzerine Muğla ilinin Meğri isimli ilçesine “Fethiye” adı verilir. İlçedeki bir park içinde, 2005 yılında açılan, Fethi Bey’in, büyük bir heykeli bulunmaktadır. Her yıl, 28 Şubat tarihinde, bu anıtta; şehitleri anma töreni düzenlenmektedir.
Ayrıca: İstanbul-Fatih-Saraçhanebaşı’nda, Fatih parkında: 1916 yılında bitirilen “Teyyare Şehitleri Anıtı” bulunmaktadır.
Hatta: Havacılık tarihinin bu ilk şehitlerinin öldüğü yerde, Teberiye gölü doğusunda “Ayn Gev” yakınlarında da bir anıt bulunmaktadır.