İsrail kurulduğu günden bu yana; bulunduğu bölge; rahat ve huzur yüzü görmemiştir. Ancak; geçmişte yaşanan 400 seneyi aşkın sukünet ve huzurun nasıl olup ta bozulduğunu düşünmemek elde değil. Çok değil, 100 sene öncesine ait bir belgede, bunun cevabını bulmak mümkün.
Kudüs Mutasarrıfı (yöneticisi) Emin Rüstü Bey; Osmanlı hükümetine yazdığı, 11 Nisan 1903 tarihli raporunda; şöyle yazar:10 yıldan bu yana; Yafa kenti çevresinde Yahudi göçü görülmektedir. Yahudiler; buradaki Arapların, kendi aralarındaki anlaşmazlıklardan yararlanarak, büyük paralarla, araziler satın alıyorlar. Gerçek fiyatının çok üzerindeki bu ödemeler; Paris, Brüksel, Amerika, İtalya ve diğer ülkelerdeki bankalara ait çek ve nakitler ile yapılmakta. Alınan tapular ise; bu bankalara ve İsviçre Devlet Bankasına gönderilmekte.”
İşte; bölük pörçük ve dar ufuklu arap yığınları, farkına varmadan, Yahudi’lere yardımcı olmuşlardır. Özellikle; 1947 yılında yaşananlar, unutulur gibi değil. Çünkü; Arap-İsrail savaşında; Ürdün ordusu başındaki İngiliz asıllı Gallup Paşa, Irak ordusu başındaki Türk asıllı Tabakçalı Paşa, Suriye ve diğer arap ülkelerinin komutanları; Kudüs’e önce kim girecek kavgasına tutuşurlar. Kendi aralarında birbirlerini yerken, bugünkü İsrail devleti kurulur.
Sonuçta; bugün İstanbul’da Fener Rum Patrikhanesinin çevresindeki; arsa, yapı ve binaların tapularının incelenerek kimlere ait olduğu? Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki; özellikle GAP bölgesinde, yine büyük-küçük tüm arsa ve tarla gibi objelerin kime, kimlere ait oldukları? Ş.Urfa’da bulunan İtalyan Hastanesinde, İsrail’den gelerek doğum yapan İsrail’li kadınların, neden burada doğum yapma durumlarının söz konusu olduğu, yoksa burada doğan bu çocukların Türk Vatandaşı olma hakkını kazanmalarının mı istendiği? Türk vatandaşı olabilecek bu çocukların, bölgeden arazi alımlarında, bu vatandaşlık durumlarının mı etkin olmasının düşünüldüğü?
Neyse, ben nokta diyorum. Çünkü; bilmiyorum. Bildiğim tek şey, topraklarımıza sahip çıkalım. Kahraman şehitlerimizin, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere emanet ettiği bu topraklara sahip çıkalım, satmayalım. Yoksa, bizim çocuklarımız veya torunlarımız da, birgün, bu resimde görüldüğü gibi, kendi ülkemizde yaşayabilmek için, bir tankın karşısına çıkmak zorunda kalabilirlermi?