Lağv edildik, Meclis Muhafız Taburu

Lağv edildik, Meclis Muhafız Taburu

23 Nisan 1920 tarihinde, o günlerdeki, sıkıntılı ve mahrum Ankara şartlarında, Türkiye Büyük Millet Meclisi, günümüzde de ziyaret edilebilen tarihi binasında kurulur ve çalışmalarına başlar. Gerçekten bugün de ziyaret ettiğinizde göreceğiniz gibi, çalışma şartları sıkıntılıdır, tahta sıralar, masalar ve ısınmak için kullanılan büyük sobalar, bugünün şartları ile mukayese edildiğinde, ülkemizin hangi şartlarda kurtarıldığı ve Cumhuriyetimizin hangi şartlarda ilan edildiği, ülkenin ilk gelişimi adımlarının hangi şartlarda atıldığı çok daha iyi anlaşılabilir.

Meclis ilk kurulduğunda, herhangi bir düzenli polis teşkilatı olmadığını için, sanırım, Büyük deha ve düşünür Atatürk tarafından, Meclisin korunması için, ülkenin en büyük gurur kaynağı ve güven simgesi askere görev verilmiştir. Yani: Meclisin korunması için, 9 mangalı, yani 90 askerden oluşan bir askeri birlik oluşturulmuş ve başlarında, Piyade Üsteğmen İsmail Hakkı Tekçe ile birlikte, 18 Temmuz 1920 tarihinde göreve başlamışlardır. Elbette: Meclis gibi yüce ve kutsal bir kurumun, her durumda, korunması bir gerekliliktir ve çalışmaların huzurlu ve güvenli bir ortamda yapılabilmesi ve Cumhuriyet ve Meclis düşmanlarının bertaraf edilmesi için böyle bir koruma gereklidir.

Daha sonra: 3 aylık bir sürenin sonunda: 16 Ekim 1920 tarihine gelindiğinde, korumanın etkinliğinin arttırılması için, koruma birliğinin büyütülmesine karar verilmiş ve daha önce yalnızca 1 bölük seviyesindeki askeri düzen, üç katına çıkarılarak “Meclis Muhafız Taburu” oluşturulmuştur.

Malüm, bu sırada, kurtuluş mücadelesi devam etmektedir. Görülen lüzum üzerine, Meclis Muhafız Taburu da, 1921-1923 yılları arasında, Meclis’te az bir kuvvet bırakarak: II. İnönü, Sakarya ve Büyük Taarruz çatışmalarına katılmış ve şehitler vermiştir. Ulusal mücadelenin başarıyla sonuçlanmasının ardından ise, yine, asli görevi olan Meclis’e dönmüştür.

1953 yılına gelindiğinde, bu kez: Tabur seviyesindeki birlik, 3 katı büyütülmüş ve ismi “Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı” olmuştur. Çünkü: aynı dönemde, Cumhurbaşkanlığı köşkünün de, korunması ihtiyacı ortaya çıkmış ve yeni kurulan birliğe: gerek Cumhurbaşkanlığı köşkü ve gerekse TBMM Koruma görevleri verilmiştir. Yeni düzenlemede: Anıtkabir’i ve İstanbul’da bulunan Milli Sarayları korumakla görevli askeri birlik te, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanlığına bağlanmıştır.

1960 yılında, TBMM, günümüzdeki büyük komplekse taşınınca; Meclis Muhafız Taburu da, yeni yerinde, 800 kişilik bir askeri kuvvetle görevine devam etmiştir. Bu arada; gerek Cumhurbaşkanlığı köşkünde, gerek TBMM de, gerek Anıtkabir’de ve gerekse Milli Saraylarda görevli bu askeri birlikler: koruma görevinin yanında, ulusumuzun gururunu yansıtan görüntüler sunmalarıyla da önem kazanmıştır. Özellikle: bu önemli kurumlarımızda nöbet tutan askerler, gerek duruşları ve gerekse nöbet değişim törenleriyle, yabancılar ve Türk milletinin fertlerinin, izlediklerinde takdirini kazanan görüntüler ortaya koymuşlardır.

Unutmamak gerekir ki, aynı durum: yurt dışında da, birçok ülkede görülmektedir. Örneğin: İngiltere’de, Fransa’da, Almanya’da, Yunanistan’da; ülke askeri güçlerinin, özel yerlerde koruma görevi yürütmesi, demokratik yönleri tartışma götürmez bu ülkelerin demokrasilerine en ufak bir negatif görüntü yaratmamaktadır veya en azından o ülkelerin yöneticileri veya halkı, bundan rahatsızlık duymamaktadırlar.

2003 yılına gelindiğinde, bir Sayın milletvekili: “Odamda, akşama kadar askerlerin sofra duası ve marşlarını dinlemek zorunda kalıyorum. Kendimi askeri kışlada gibi hissediyorum” şeklinde konuştuğunda, Genelkurmay Başkanlığı tarafından “TBMM Muhafız Tabur Komutanlığının, Ulu Önder Atatürk’ün direktifleriyle kurulduğu, Meclis’de devlet-ulus birlikteliğinin sembolü olduğu ve TSK, bu tür söylemlerden derin üzüntü ve endişe duyduğu” beyan edilmiştir.
Bunun üzerine: ilgili Sayın milletvekili, Partisi disiplin kurulu tarafından “uyarı” cezası ile cezalandırılmıştır.
Burada hani marşlar konusunda bir şey söylemek mümkün değil ( ama unutmamak gerekir ki, askerin söylediği marşlar, ulusal birlik, bütünlük ve gücü ifade eder) öte yandan, askeri sofra duasından rahatsız olmayı anlayamıyorum. Çünkü: askerin sofra duası, bilmeyenler için “TANRIMIZA HAMDOLSUN, MİLLETİMİZ VAROLSUN” şeklindedir ve milletin varlığının en büyük temennisi, günde 3 kez, yüzlerce asker tarafından, bence de doğru olduğu şekilde, yürekten ve güçlü bir ses ile dile getirilir, bu 4 kelime, insanı gururlandırır, rahatsızlığı anlamak mümkün değil.

2010 yılına gelindiğinde ise, dönemin Sayın TBMM Başkanı, Meclis Muhafız Taburunu ziyaret etmiş ve şunları söylemiştir. “Gözbebeğimiz Taburumuz, Meclisimizin huzur ve güvenine üstün katkılarda bulunmaktadır. Aziz Atatürk’ün talimatlarıyla kurulan bu birlik, milli mücadele de, cephede de savaşmıştır. TBMM gibi, Meclis taburumuz da gazidi.” Ne gurur verici ve onore edici sözler.

Yıl: 2011, en son olarak o gurur verici ve onore edici sözlerin üzerinden, bir yıl geçmiştir.

30 Kasım 2011 tarihinde, TBMM çatışı altında; yeni “Meclis Teşkilat Yasası” onaylanmıştır. Bu yeni yasaya, eskidenden farklı olarak: “TBMM’nin bütün bina, tesis, eklenti ve arazilerinde: kolluk ve yönetim hizmeti, TBMM Başkanlığı eliyle düzenlenir ve yürütülür. Emniyet ve diğer kolluk hizmetleri için, İçişleri Bakanlığı tarafından, yeteri kadar kuvvet, TBMM Başkanlığına tahsis edilir” hükmü konulur.

Evet: bu özellikle hazırlanan bir maddedir ve TBMM bundan böyle: İçişleri Bakanlığı tarafından, yeteri kadar tahsis edilecek emniyet ve kolluk hizmeti tarafından korunacaktır.

Bunun üzerine: TBMM Muhafız Taburu, 2010 yılındaki Sayın TBMM Başkanının değerli sözleriyle “TBMM’nin gözbebeği, Meclisin huzur ve güvenine üstün katkıları bulunan, Aziz Atatürk’ün talimatıyla kurulan, milli mücadele de cephede savaşan, TBMM gibi gazi olan” bu birlik: lağv ( Türkçesi, ortadan kaldırılarak) edilerek, TBMM’den uzaklaştırılmıştır.

Aranan kelimeler:

22 Aralık 2011
bosluk

cumhuriyet tarihi Son Yazılar FriendFeed
kişi siteyi ziyaret etti