Bir gün: Çankırı-Ankara yolunda ilerlerken, Akyurt üzerinden değil de, Çubuk-Esenboğa üzerinden döndüğümde: burası nispeten yüksek olduğundan, ileride, büyük bir açıklık gördüm. Burası: Ankara yöresinde, günümüzdeki “Kızılay” meydanından sonra, en düzgün yer olarak öne çıkıyor. Ama, aynı zamanda; Ortaçağ döneminin en kanlı savaşlarından birinin yapılmış olması, “Çubuk Ovası” olarak bilinen bu düzlüğün önemini daha da ortaya koyuyor. İlginç bir savaş. Birçok yönden ilginç. Ancak, yazı biraz uzun gelebilir. İnanın, mümkün olduğunca, ana hatları ve ilginç hususları yazmaya çalıştım.
Bu yüzden: inceledim, sizlerin de, bu ülkenin birer insanı olarak, bu ilginç özellikleri olan savaş hakkında kısa bilgi sahibi olmanız için, kısa bir savaş hikayesi yazmak istedim. Buyurun, öncesi, gelişimi ve sonrasıyla, birçok ilginçlikleri bünyesinde barındıran, bir savaş hikayesi.
Özellikle: Timur’un, Orta Asya Semerkant’tan kalkıp, Ankara önlerine ve hatta savaşın ardından, İzmir’e kadar gelmesinin anlamı ne olabilirdi? Veya, ordusunu hıristiyan Sırp askerleriyle güçlendiren Yıldırım Beyazıt: Anadolu topraklarında, neden Türkmen katliamına girişmiştir?
Yıl; 1400. Osmanlılar, gittikçe güçlenmekte ve büyümektedir. 1396 yılında, Tuna nehri üzerinde bulunan Niğbolu kalesi yakınlarında yapılan; Niğbolu Savaşı. Büyük bir haçlı ordusu, Osmanlı ordusu tarafından yenilgiye uğratılır. Balkanlar: tamamen, Osmanlının egemenliğine girer. Söylediğim gibi; gittikçe büyüyen, güçlenen ve gelişen bir imparatorluk. Macaristan içlerine kadar girerek, pek çok ganimet getiren Osmanlı akıncıları. En önemli sonuç: Balkanlarda Osmanlıları yenmenin mümkün olmadığı inancının yerleşmesi.
Ancak: batı’daki bu ilerleme, doğuda, yani Anadolu topraklarında görülmemektedir. Çünkü: Anadolu toprakları, ayrı Beylikler tarafından yönetilmektedir. Yani, birlik-beraberlik yok. Osmanlı padişahı Yıldırım Beyazıt: bu beyliklerin ortadan kaldırılarak, Anadolu’nun tamamen Osmanlı hakimiyetine girmesini düşünmek ve istemektedir. Böylece: İmparatorluk, Anadolu toprakları üzerinde de etkinleşecek, daha sonraki hamleler için sağlam bir zemin oluşturulacaktır.
Aynı dönemde: doğu, çok mu uzak, uzak olsa da, ulaşım olanakları çok yeterli olmasa da, Orta Asya bölgesinde, yine güçlü bir Türk ve Müslüman devleti, güçlü bir imparator ki adı Timur, güçlü bir ordu oluşturmuş, bölgede büyük bir güç olarak, çevrenin korkulu rüyası haline gelmiştir. Timur’un kurduğu devlet : Türkistan ve İran toprakları üzerinde yerleşmiş, batı sınırları, Anadolu topraklarına kadar dayanmıştı. Ancak: Anadolu’dan öte, Timur için, Çin önemliydi ve Çin üzerine hareket etmek, en büyük düşüydü.
Ama, bu arada: bu büyük güç; Altınordu/İlhanlı yani yine bir Türk devletini yıkıp, tarihten silerek; günümüze kadar ulaşan, Rusya’nın ortadan kalkmasını engellemiştir. Çünkü: aynı yıllarda, Ruslar, Moskoflar diye anılıp, İlhanlılara vergi veren küçük bir topluluktur.
SAVAŞ ÖNCESİ:
Yıldırım Beyazıt: Anadolu topraklarına girer: daha önce de söylediğim gibi, Anadolu’da birliği sağlamak üzere: Aydın, Menteşe, Karaman ve İsfendiyaroğulları Beyliklerine son verir. Bu beyliklerin başındaki Beyler ise, kaçarak Timur’a sığınırlar.
Timur: Karakoyunlu Beyliği ve Tebriz Hükümdarlığına son verir ve topraklarını ele geçirir. Karakoyunlu Beyi Kara Yusuf ve Tebriz Hükümdarı Ahmet Bey; kaçarak, Yıldırım Beyazıt’a sığınırlar.
Her iki tarafta, kendilerine sığınan ve egemenlikleri sona ermiş bey ve hükümdarlar tarafından, diğer taraf hakkında anlatılan, inanılmaz yalanlarla doldurulurlar. Yıldırım Beyazıt ve Timur arasında: mektuplaşma sürer. Bu mektuplarda: her ne kadar birbirine muhteşem hakaretler eden iki hükümdar ortaya çıksa da, bazı tarihçiler tarafından, bu tür mektuplaşmaların olmadığı, her iki hükümdarın birbirine gayet saygılı hitap ettiklerini yazmaktadırlar. Hatta, karşılıklı hakaret içeren mektupların: gerek kendilerine sığınan beyler tarafından ve gerekse kendi düşmanları tarafından (Bizans ve Çin) hazırlanan entrikalar sonucu ortaya atıldığı da söylenmektedir. Bu yazdıklarımın temelinde: 1398 yılından sonra, Timur ile ilişkilerini sürdüren Hıristiyan devletleri, özellikle Niğbolu Savaşının intikamını almak için, Timur’dan yararlanmayı düşünmüşlerdir. Özellikle: Yıldırım Beyazıt tarafından kuşatılan İstanbul’daki Bizans imparatoru II. Manuel, Timur’a elçiler göndererek, “Timur’un egemenliğini tanıdığını ve kendisine haraç ödemeye hazır olduğunu” bildirir.
Hatta: Timur; en büyük düşmanı olarak gördüğü Çin üzerine harekat yapmak varken, Anadolu üzerine ve Osmanlı topraklarına yönelme fikrini ortaya atınca: ordusunun komutanları: Anadolu’ya yapılacak bir harekatın kendileri için ağır olacağını, esas düşman olan Çin üzerine yürünmesi gerektiğinde ısrar ederler. Ancak: Timur; Anadolu istikametine yürümeyi kafasına koyduğu için: Yıldırım Beyazıt’tan, mektuplarda, yerine getirilemez isteklerde bulunarak ve Yıldırım Beyazıt tarafından yapıldığı öne sürülen “hakaretleri” gündeme getirerek, bir anlamda, savaşın kaçınılmaz hale gelmesini sağlamıştır.
Söylediğim gibi: her ne kadar, bazı tarihçiler tarafından, bu mektuplardaki karşılıklı hakaret içeren tutumların, sahte mektuplar yazılarak geliştirildiği söylense de, bir yandan da, Yıldırım Beyazıt’ın, cesur ve sabırsız, konuştuğu zaman kendini kaybeden bir yapıda olması, bu mektuplarda yazılanlar hakkında, bizleri kararsız bırakmaktadır.
Evet, tüm bu mektuplaşmalar; her iki hükümdarın kendi aralarında bir anlaşma sağlanmasına yetmez ve savaş kaçınılmaz olur.
Timur: 1400 yılında; Gürcistan’da, İran ve Türkmenistan kavimlerinden, büyük bir ordu oluşturur ve Anadolu içlerine doğru harekete geçer. Erzincan, Kemah ve Sivas üzerinden ilerler, geçtiği yerleri ele geçirir, yakıp-yıkar. Özellikle: Sivas şehrinde, sıkıntılar yaşanır. Timur; uzun süre kuşatıp alamadığı şehri ele geçirmek için, bazı vaatlerde bulunur, şehri teslim alır. Ancak, vaatlerini tutmaz ve şehirde büyük katliam yapar. Böylece: Anadolu halkının dayanma gücünü kırmak ve Yıldırım Beyazıt’ı tahrik ederek, üzerine gelmesini sağlamak istemektedir. Çünkü: Niğbolu savaşında, büyük haçlı ordusunu yenen Yıldırım Beyazıt’tan çekinmektedir. Ama: bir yandan da, “İslam Dünyası”nın hamisi olduğu iddiasıyla, Hıristiyan devletlere elçiler göndermektedir.
Yıldırım Beyazıt: İstanbul kuşatmasını kaldırır ve Bursa’da, büyük bir ordu toplar. Evet: Yıldırım Beyazıt’ın Timur tehlikesi nedeniyle, İstanbul kuşatmasını kaldırmış olması: elbette, Bizanslıların rahat etmesini sağlar. Yani: her iki hükümdar arasında ortaya çıktığı söylenen çatışmaların temelinde: düşünüldüğünde, Bizans’ın bulunduğu olasılığı bile gündeme gelebilmektedir. Sonuçta: iki Türk ve Müslüman hükümdar ve güçleri, birbirini kıracak bir çatışmaya doğru süratle sürüklenmektedirler. Timur; Çinlileri, Yıldırım Beyazıt ise, Bizanslıları unutmuştur.
Timur: Sivas şehrinin müdafaasında yaşadıklarını düşünerek, Anadolu’nun diğer şehirlerinde de aynı sıkıntıyı yaşamamak için: Batı Anadolu’ya ilerlemekten vazgeçer ve yukarıda da söz ettiğim gibi, Yıldırım Beyazıt’ın kendi üzerine gelmesini beklemeyi tercih ederek, Suriye üzerine yönelir. Antep, Halep ve Şam şehirlerini ele geçirir.
Bu sırada: Yıldırım Beyazıt: Kayseri’ye ulaşır. Ancak: Timur, yaptığı çatışmalar sonucu ordusunun yıpranmış olmasını düşünerek, Kayseri bölgesine değil, Bağdat istikametine yönelir.
Yıldırım Beyazıt ise: Timur tarafından ele geçirilen, Erzincan şehrine yönelir ve burayı ele geçirir. Şehrin hükümdarı Muttaharten’i esir alır. Kemah ve Sivas, yeniden Osmanlılar tarafından ele geçirilir ve ordu Bursa’ya döner.
Timur: Bağdat şehrini ele geçirir ve Irak bölgesini tamamen işgal ettikten sonra, Azerbaycan bölgesine döner, burada, bütün kuvvetlerini toplamaya başlar. Hazırlıkları tamamlanınca: Timur ve ordusu: Kırşehir üzerinden hızla gelerek, Ankara kalesini kuşatır. Kale koruyucusu Yakup Bey, muhteşem bir mücadele vererek, kaleyi korur. Timur ordusu: Osmanlı ordusunun geldiğini duyunca: Kayseri bölgesine yönelir. Timur, yine, Yıldırım Beyazıt’ın ordusunu, kendisine çekmek istemektedir.
Bu sırada: Osmanlı ordusu, Bursa’dan yola çıkarak, Ankara önlerine gelir. Timur ordusunun burada olmadığı öğrenince, Kızılırmak nehrini geçerek, Artova-Akdağmadeni bölgesinde toplanırlar. Yıldırım Beyazıt; kendi ordusunda piyade askeri çok olduğundan, savaşı, dağlık bölgede yapmak istemektedir. Ancak: Timur, ordusuyla birlikte, yeniden Ankara önlerine gelir ve Yıldırım Beyazıt’ın geleceğini düşündüğü yolu kapatarak, beklemeye başlar.
Ancak: Osmanlı ordusu, Tokat üzerinden hareketle, Timur’un hiç beklemediği bir yoldan, bölgeye gelir ve yerleşir. Hatta: Yıldırım Beyazıt; bölgeye geldiğinde, Timur ordusunun başka yönde yerleştiğini görmesine rağmen; mertlik adına, bir gece geride kalır ve bunun üzerine, Timur ve ordusu; Yıldırım Beyazıt’ın ordusu karşısında mevzilenir. Ancak: bu arada; Osmanlı ordusu, bölgede sürekli hareket halinde bulunması nedeniyle yorulmuş, bölgedeki tüm su kaynakları Timur ordusu tarafından imha edildiğinden (hatta bir nehrin yatağının bile değiştirildiği söylenmektedir) yaz sıcaklarında, büyük susuzluk çekmektedirler. Her iki ordu: Çubuk ovasında; karşı karşıya gelirler. Ancak, biraz önce söylediğim gibi, Timur ordusu dinç, Yıldırım Beyazıt ordusu ise, yorgundur.
SAVAŞIN GELİŞİMİ:
Ankara önlerinde, her iki ordu yerleştiğinde: güç dengeleri şöyleydi:
Osmanlı ordusu: 70.000 kişilik bir askeri güç olarak öne çıkıyordu. Ancak: bu gücün, yaklaşık 20 000 kişilik bölümü, tamamen zırhlı, kayınbiraderi Sırp prensi Stefan ve Sırp askerlerinden yani Hıristiyan askerlerinden oluşuyordu. Bu ilginç durum, Beyazıt tarafından bilinçli olarak oluşturulmuştu. Çünkü: Osmanlı askeri; karşısındaki askeri gücün Müslüman ve Türk olduğunu biliyor ve bu yüzden isteksiz davranıyordu.
Timur ordusu: 160.000 kişilik askeri bir güç ve 32 filden oluşan, yörede bilinmeyen değişik bir güç. Ancak: orduda, gayri Türk unsur yoktu.
Osmanlı ordusu: merkezde: Yıldırım Beyazıt ve Vezir ile şehzadeler: Mustafa, Musa ve İsa Çelebiler. Sağ kolda: Anadolu kuvvetleri, Kara Tatarlar ve onların sağında okçular vardı. Solda: Rumeli yani Sırp birlikleri, askerleri bulunuyordu. İhtiyatta ise: Amasya Sancakbeyi Şehzade Mehmet Çelebi’nin güçleri yerleştirilmişti.
Timur ordusu: merkezde: Timur, bizzat kendisi bulunuyordu. Sağ kolda: iki oğlu, Miranşah ve Emirzade Mehmet ve bunların askerleri vardı. Sol kolda: Timur’un diğer iki oğlu ve askerleri yerleştirilmişti.
28 Temmuz 1402 günü: sabahı, savaş; Timur ordusunun saldırısı ile başladı. Ancak: başlangıçta, Osmanlı güçleri üstün göründüler. Timur ordusunun önünde bulunan okçular, Osmanlı süvarilerini okları ile etkisiz hale getirmeye çalıştılar ve geri çekildiler. Bu geri çekilme üzerine, Osmanlı ordusu, ileri atıldı ve Timur ordusunun bozguna uğradığını düşünerek, geri çekilen Timur ordusu güçlerini kovalamaya başladılar. Ancak: Timur ordusunun bu bilinçli hareketi sonucu, bir süre sonra, Osmanlı ordusu, Timur ordusu tarafından, ay şeklinde, kuşatma altına alındı.
Bunun üzerine: Osmanlı ordusunun sağ tarafında bulunan: Kara Tatarlar (bunlar sonradan Türkleştirilmiş Moğollardır) aniden, Timur ordusu tarafına geçerek, Osmanlı askerlerine saldırdılar. Çünkü: Timur; savaştan önce, Anadolu’da bulunan “Tatar Beyleri”ne mektuplar göndererek: “Aynı soydan olduklarını, zamanında, Tatarların Anadolu’da egemen olduklarını, Türkmenlerin Tatarların kölesi olduğunu yazar. Osmanoğlu aradan kalkarsa, kendilerini Anadolu’da yeniden egemen yapacağını söyler ve Tatarların bir savaş durumunda, kendi saflarına katılmalarını” söyler.
Kara Tatarların bu ani taraf değiştirmeleri üzerine; buradaki tımarlı sipahiler, üstün gayret göstererek, mevzilerin yarılmasını engellediler. Ancak: bu sırada: Timur ordusu saflarında bulunan, Anadolu Türk Beyleri, sancak açtılar ve Osmanlı ordusundaki, Türk Beyliklerinden derlenen askerler de, bu sefer, Timur ordusu saflarına katıldılar.
Bu arada: hiç fil görmemiş, Osmanlı askerleri ve atları; aniden karşılarına çıkan ve hiç tanımadıkları bu güç karşısında; ürktüler. Hatta: fillerin, Timur ordusunda, Esenboğa isimli bir komutanın emrinde bulunduğu söylenir. Esenboğa isimli bu komutanın emrindeki filler, bugünkü esenboğanın bulunduğu yerde, sislerin arasından çıkıp, Osmanlı askerlerine saldırırlar. Düşününce, buranın yani Esenboğa bölgesinin günümüzde de, yoğun olarak sisli bir yer olduğunu biliyoruz. Ama, buraya yani yoğun sisli bir yere, havaalanı yapılmasını anlamak mümkünmü?
Tam bir bozgun. Osmanlı ordusunun: hem sağ ve hem de sol kanatları çöktü. Bunun üzerine; her iki kanatta bulunan Osmanlı güçleri: kuvvetlerini toparlayarak geri çekilmeye başladılar. Yıldırım Beyazıt ise; özellikle kendisini kaçırmak üzere merkez bölgesine gelen Sırp askerlerinin tüm uyarılarına rağmen, savaş alanını terk etmek istemedi. Merkezden; yanındaki 3000 askerle, doğrudan Timur ordusunun merkezine saldırarak, Timur’u öldürmeyi ve böylece savaşı kazanmayı düşündü. Ancak: Timur, üzerine doğru gelen, Yıldırım Beyazıt’ın sağ olarak yakalanması emrini verdi ve Timur askerleri, Yıldırım Beyazıt’ı, üzerine ağ atarak, sağ yakaladılar.
Evet; Ankara savaşı, toplam 14 saat sürdü.
SAVAŞIN SONUNDA:
Savaşın sonunda: yukarıda da söz ettiğim gibi, Yıldırım Beyazıt, Timur’un askerleri tarafından sağ olarak yakalanır. Böylece: Osmanlı imparatorluğu tarihinde, ilk ve son kez, bir padişah, savaş alanında sağ olarak, düşman eline geçer.
Yıldırım Beyazıt: Timur tarafından: önce gayet güzel şartlarda karşılanır. Taşkent’e götürülür. Yanında: karısı Sırp prensinin kardeşi Despina Lazareviç’de bulunmaktadır. Önceleri: şehirde, bir konakta serbestçe ve birlikte yaşayan, Yıldırım Beyazıt ve karısı, bir süre sonra, ayrılırlar. Timur, çatışma öncesi yazışmalardaki hakaretlerde geçtiği gibi, Beyazıt’ın karısını kendi haremine sokar. Hatta: Yıldırım Beyazıt’a hitaben “İşte bu kadın yüzünden, Türklere kıydın ve bu hallere düştün” diye hitap eder. Bunun dışında: Yıldırım Beyazıt’ın, kafes içinde, Anadolu’da gezdirildiği de söylenmektedir.
Bunlara dayanamayan: Yıldırım Beyazıt, bir kısım tarihçi tarafından nefes darlığından ve başka bir kısım tarihçi tarafından ise, yüzüğündeki zehri içerek intihar eder ve 44 yaşında, esir düştükten 8 ay sonda: Akşehir’de iken ölür.
STRATEJİK SONUÇLAR:
1. Anadolu topraklarında, İki Müslüman ve Altay Türkü kökenli hükümdar: kendine sığınan beylerin ve Hıristiyan ülke liderlerinin olmadık şeyler söyleyip, aralarını açmaları sonucu, büyük bir savaşa tutuşmuşlar ve Ortaçağ’ın bu en büyük ve kanlı savaşında, 200.000 Türk ölmüştür. Timur: Moğol değildir. Günümüzdeki Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 Türk devletinden birisi de, Timurlar devletidir.
2. Yıldırım Beyazıt: Anadolu topraklarındaki Türkmenleri telef etmek için; Hıristiyan Sırp askeri güçlerinden yararlanmıştır ki, bu tutumu anlaşılır gibi değildir.
3. Sırplar; her ne kadar Osmanlı güçlerine, Timur ile ilgili savaşta yardım etmiş olsalar da, bu durum, Sırpları hiçbir zaman tarihimiz açısından olumlu göstermez. Çünkü: yakın geçmişte, Balkanlarda, Müslüman Bosnalılara karşı kıyım uygulayan Sırplar, 600 yıl önce de, Osmanlılarla birlikte de olsa, Anadolu topraklarında, yine Müslüman ve Türk katliamı yapmışlardır.
4. Savaş sonunda:
a. Anadolu Türk birliği parçalanmıştır.
b. Bizans ve İstanbul’un fethi: 50 yıl sonraya kalmıştır. Yıldırım Beyazıt tarafından, bu dönemde İstanbul alınmış olsaydı, büyük olasılıkla, Fatih Sultan Mehmet tarafından, Viyana ve Vatikan ele geçirilebilirdi.
c. Osmanlı devletinin gelişimi, bu savaşın kaybedilmesi sonucu, 50 yıl sonraya kalmıştır.
d. Timur ve ordusu her ne kadar bu savaşı kazanmış olsa da, takip eden dönemde büyük bir devlet kurmayı başaramamışlardır. Halbuki bu savaşı kaybeden Osmanlılar, takip eden dönemde, çok daha büyük bir devlet kurmuşlar ve askeri güç haline gelmişlerdir.
e. Timur: Yıldırım Beyazıt’ın isteği üzerine, Tatarları, Anadolu’dan sürgüne gönderir.
f. Timur: İzmir şehrine kadar ilerler ve buradaki Hıristiyanları, şehirden atar. Anadolu Beylerine, topraklarını geri verir. Anadolu’daki Osmanlı varlığını tamamen yok etmez. Çünkü: söylenenlere göre, buna “Şeyh Bedrettin” engel olmuştur. Timur: Hint ve Çin diyarlarını ele geçirmek üzere, Doğu’ya yönelir.
g. Savaş esnasında: Türkmenlerin, Anadolu Beyleri tarafından bayrak açılması üzerine, Osmanlı ordusunu terk ederek, Timur ordusuna katılmaları sonucu: Sırp prensi, “Türkler bize ihanet etti, yurdumuza dönelim” şeklinde, Yıldırım Beyazıt’a teklifte bulunduğu ve ancak, bu teklifin kabul edilmediği söylenir.
h. Osmanlılar: savaş sonunda, Anadolu’daki tüm topraklarını kaybetmiş olmalarına rağmen, Balkanlarda bir tek taş dahi kaybetmezler. Bu yüzden: imparatorluk tarihi boyunca, Türk unsurlara güven sarsılır ve bunun sonucunda, devlet yönetiminde, Türk unsurlara çok az yer verirler.
i. Timur’un, Yıldırım Beyazıt’ın karısına karşı olan tutumu nedeniyle: takip eden dönemlerde, Osmanlı padişahları, kadınlarıyla evlenme alışkanlıklarından vazgeçerler ve evlenmezler.