Katolik dünyası, özellikle de Avrupa, Hz İsa ile ilgili hemen her türlü eşyaya hatta İsa’nın kanı yahut kemiği gibisinden, bedenine ait objelere ve İncil’in Vatikan tarafından kabul edilmeyen versiyonlarına gayet meraklılar.
Özellikle, Hz İsa’nın gerildiği çarmıhın parçaları ve Hz İsa’nın elleriyle ayaklarına çakılan çiviler, onlar için çok değerli.
Çarmıh parçalarıyla çivilerin ise, Çemberlitaş’ın altında bulunduğu söyleniyor.
Yani: sütunun dibindeki küçük bir odanın, erken Hıristiyanlığa ait kutsal emanetler odası olduğuna inanılıyor.
Şöyle ki, bu odada, Hz İsa, Hz Musa, Hz Lut, Hz Nuh ve Hz Süleyman’a ait eşyaların gömülü olduğu ileri sürüldü.
İddiaya göre: bu odada, o dönemde İmparator Konstantin tarafından Kudüs’ten İstanbul’a getirilen “Hz İsa’nın mezarına ait kutsal toprak, orijinal haç parçaları, çiviler, kaymak taşından yapılan kase, ekmek kırıntıları ve Hz Musa’ya ait taş ile Hz Lut’a ait olduğuna inanılan asa, Hz Nuh’un baltası ve Hz Süleyman’a ait olduğuna inanılan 7 Kullu Şamdan bulunuyordu.
Çemberlitaş restorasyon projesini yürüten firmanın yönetim kurulu başkanı, yaptığı açıklamada: Çemberlitaşın altında, 11 x 11 metre boyutlarında ve 2.5 metre yüksekliğinde, büyük bir blok bulunduğunu ve kutsal emanetlerin bu blok içindeki küçük bir oyukta bulunduğunu belirtmiştir.
Evet, bu firma, Çemberlitaş üzerinde, 2001 yılında, 1.5 yıl süren bir restorasyon çalışması yapmıştır.
Gelelim: konu ile ilgili hikayelere;
MÖ 325 yılında, İmparator Konstantin, Roma’yı ele geçirir ve Roma’daki Pagan tapınaklarını yıktırır ve oradan getirttiği taşlarla, Çemberlitaş’ı yaptırır ve anıtı, yaklaşık 11 x 11 metre ebadında ve 2.5 metre yüksekliğinde, 4 parçadan oluşan bir ana kaideye oturtur.
Bu ana kaide içerisinde, 1 x 2 metre ebadında, küçük bir hücre oluşturur. Daha sonra MÖ 324 yılında, annesi Helen’i Kudüs şehrine gönderir ve Kudüs’te Hz İsa’nın olduğuna inanılan mezarı açtırır.
Mezardaki kutsal toprak, orijinal haç parçaları, kutsal çiviler, kaymak taşından yapılan kutsal kase, kutsal ekmek kırıntıları ve Hz Musa’ya ait kutsal taş, Hz Lut’a ait olduğuna inanılan asa, Hz Nuh’un baltası ve Hz Süleyman’a ait olduğuna inanılan, som altından 7 kollu şamdan gibi kutsal emanetler, İstanbul’a getirilir.
Bu kutsal emanetler, Çemberlitaş’ın kaidesi içindeki hücreye, bizzat İmparator Konstantin’in annesi Helen tarafından yerleştirilir.
Bu arada, bir kısım rivayete göre ise, kutsal haç parçaları ve çivilerin, sütunun üzerine dikilen, Konstantin’in heykelinin içine saklandığı da söylenir.
Heykel, 700 yıl boyunca, o zamanki adı “Forum Constantinus” yani “Konstantin Meydanı” olan alanın ortasındaki taşın tepesinden, şehri seyredip durdu.
Ama, 11’nci yüzyıl başında, çıkan şiddetli bir fırtınada, devrilip paramparça oldu.
Bizanslılar heykelsiz kalan sütunun tepesine, bu defa som altından bir haç yerleştirdiler.
Sonra da taşın altını kazıp, buraya bir hücre yaptılar ve heykelin içinde bulunan çivileri, haçın parçasını da bu hücreye sakladılar.
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u alınca, sütunun tepesindeki haçı indirtti.
Ancak, Hıristiyanların kutsal emanetlerinin konulduğu yerde kalmasını istedi ve zeminin kazılıp hücrenin ortaya çıkarılmasına izin vermedi.
İstanbul’un 1918 yılında işgali sırasında, Vatikan’dan gelen bir gurup rahibin: kutsal emanetlere ulaşmak için, bir süre burada barındılar ve Çemberlitaş yakınlarında bir handan kiraladıkları odada, tünel kazarak taşın altındaki kaideye ulaştıkları söylenir.
Ancak tünelden çıkan toprağın dikkat çekmesi üzerine, yakalanırlar ve sınır dışı edilirler.
1929 yılında, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından, ne olduğunun anlaşılması için, çeşitli arkeolojik çalışmalar yaptırır.
Sonuçta, Çemberlitaş yıkılmadıkça, oradaki emanetlere ulaşmanın mümkün olmadığı fikrine varılır.