Çift başlı kartal motifine; eskiçağlarda Sümerler ve Hititlilerde rastlanır. Sümerler’de Lagaş kentinin simgesi: çift başlı kartaldır. Onlardan; Akadlara, Asurlulara, Sasanilere ve Bizanslara geçer. Aynı zamanda: Hititlilerde, Büyük krallık döneminde: Hattuşa, Alacahöyük ve Yazılıkaya’da ki kabartmalarda, yine çift başlı kartal görülür.
Anadolu’da durum böyle iken; Orta Asya’da: şamanizm’e göre: yer ile göğün arasındaki çelik kapıyı kartal tutar. İnsanlara gökyüzü ve yeryüzü yolculuklarında; refaket eden varlıklar, kuş şeklindedir. Kartal: kuşlar arasında, ululuk ve yükseklik timsalidir. Bu yüzden; Türkler; kılıç kabzalarında, çift başlı kartal figürü kullanmışlardır.
Çift başlı kartal figürü: ilk kez, MÖ.3000 sonları ve 2000 başlangıcında, mezopotamya’da görülür. Daha sonra ise, bütün Orta Asya’ya yayılmıştır. Daha sonra ise; Anadolu’ya kadar uzanan evrede; çitf başlı kartal, Türk medeniyetleri tarafından, sevilerek kullanılmıştır. Bu kullanımında: pek çok sembolik anlamda yüklenmiştir. Orta Asya’da; çift başlı kartal: nazarlık, tılsım, aydınlık ve güneş sembolü olarak işlenir. Sikkeler üzerinde ise; bazı hükümdarlar arma-sembol, diğer bir kısım hükümdar ise, hükmetme gücünü destekleyen, pekiştiren bir motif olarak kullanılmıştır. Artuklu sikkelerinde ve Anadolu’daki Selçuklu yapılarında kullanılan çift kartal simgesi: surlarda, cami ve medreselerde, saraylarda; koruyucu ve hakimiyet sembolü olarak ve kötü güçlerden koruyucu olarak kullanılmıştır.
Bu arada; çift kartal motifinin, Bizans’lılar tarafından da kullanıldığını görüyoruz. Bu motif, Bizans’ta: devlet ve kilisenin, tek bedende, bir arada tutulup yönetildiğini simgelemekteydi.
14 ncü yüzyıldan itibaren ise, kutsal roma imparatorlarının; hanedan arması, daha sonra ise Avrupa’da soyluluk simgesi olarak benimsenir. Alman, Avusturya-Macaristan ve Rusya imparatorluklarının, devlet armalarında da kullanılır.
Amerika Metropolitan Müzesinde görülen, bir taş oyma çift başlı kartal kabartması; Konya İnce Minareli Medreseden çalınarak götürülmüştür.
Sonuç olarak; çift başlı kartal figürü’nün Orta Asya’dan çıktığı söylense de, Türkler’in Anadolu’ya yerleşmeden önce, Anadolu’da kullanılıyor olması da ilginçtir. Ululuk ve hakimiyeti temsil ettiği kesin olmakla birlikte, çıkış kaynağı konusunda tam bir fikir birliği yoktur. Ama; günümüzde, bir kısım ülkenin bayraklarında da, çift başlıklı kartal figürü kullanılmaktadır.
İstanbul Teknik Üniversitesi Yüksek Frekans Kürsüsü Başkanı Mustafa Santur; 2 nci Dünya Savaşının ardından Avrupa gezisine çıkar. Burada: televizyon denen camlı kutuyu daha yakından tanıma imkanı bulur.
Suntur; yurda dönüşünde, İTÜ bünyesinde, televizyon yayını yapılması için,girişimlerde bulunur. Öğrencisi Dr. Adnan Ataman’ı, televizyon yayınlarını başlatmakla görevlendirir.
Üniversitenin, Taşkışla binasının çatı katında bulunan üç oda, çekim stüdyosu olarak tahsis edilir. Verici ve kamera; Philips firması tarafından, bağış olarak verilir. Bir gemi direği; verici antene dönüştürülür. Ancak, o dönemde, şahıs malı, televizyon alıcısı bulunmamaktadır. İTÜ’de 4 adet, bu işle uğraşan öğretim üyelerinin evlerinde 3 adet ve Beyoğlu’nda birkaç mağazada olmak üzere, ülkede, yanlızca 10 televizyon alıcısı bulunuyordu. Böylece: 1 kamera ve 10 alıcı ile ilk televizyon yayını başlar.
Haziran 1953 tarihinde; ilk yayın yapılır. İlk yayınlar; haftada bir gün olmak üzere, Cuma günleri; saat: 18.00-18.30 arasına yapılır. İlerleyen haftalarda, yayınlar dahada düzene girer. Yine aynı yılın sonlarında; yayınları izlemek isteyenler için, İTÜ’nün Gümüşsuyundaki konferans salonuna, bir alıcı konur.
İTÜ Televizyonunun ilk kameramanı Dr.Adnan Ataman, ilk sunucusu ise, İTÜ Radyosunda spikerlik yapan Fatih Pasiner’dir. Ekrana ilk çıkan sanatçılar: Feriha Tunceli, Nebahat Yedibaş, Cevdet Çağla ve Hüsnü Coşar’dı. İlk televizyon yıldızı ise, 13 yaşındaki balerin, Gülçin Bayburt’du.
İTÜ Tv.; yayında kaldığı 20 yıl boyunca: her türlü programda, ilkleri gerçekleştirdi. Halit Kıvanç ve Fecri Ebcioğlunun isimleri ön plana çıktı.
İlk naklen televizyon yayını; 12 Kasım 1961 tarihinde yapıldı. İnönü Stadyumunda oynanan ve Türkiye’nin 2-1 kaybettiği, Sovyetler Birliği futbol maçı idi.
TRT Televizyonu, 1968 yılında, Ankara’da yayına başladı. Bunun üzerine, İTÜ Televizyonunun yayınları sona erdi. 1971 yılında, stüdyo ve cihazlarını TRT ye devreden İTÜ Tv., 4 Şubat 1972 tarihinde seyircilerine veda etti ve kapandı.