Tarih: Aralık 1963.
Yer: Kıbrıs adasının tam merkezindeki Lefkoşa şehrinin, Küçük Kaymaklı kasabası.
Kasabada: önemli bir Türk yerleşimci sayısı var.
23 Aralık 1963 tarihinde, Küçük Kaymaklı kasabasının, dış dünya ile bağlantısı tamamen kesilir. Çünkü: kasaba, Rum çeteciler tarafından kuşatılmıştır. Ancak, kuşatmadan önce, mücahit Türkler, adanın diğer bölgelerindeki savunmasız soydaşları korumak üzere, birkaç parça halinde, adaya dağılırlar.
Geride, yani Küçük Kaymaklı kasabasında ise, sadece 500 kadar yaşlı-kadın ve çocuk kalır. Rum çeteleri kasaba içine girdiğinde, bölgeyi terk eden kasaba halkı, her türlü ısrarlarına rağmen, yatalak oğlunu terk etmek istemeyen İmam Hüseyin İğneci’yi beraberlerinde götüremezler.
Ancak, 80 yaşındaki imam Hüseyin İğneci, eşi ve yatalak 18 yaşındaki oğlu, Rumlar tarafından vahşice öldürülerek, şehit edilirler. Camide, duasını ederek evine dönen ve yatağında öldürülen bir imam.
Özellikle: gözleri görmeyen oğlun, yatakta öldürülmesi, vahşetin en büyük belgesi olarak tarihe yazılmış, ama kimlerin tarihine, sanki tarih sırf bizimmiş gibi, tarih anonim dir ve her ülke, bundan kendi istediği gibi sonuç çıkaramaz. Yani: Hüseyin İğnecinin, gözleri görmeyen oğlunu, yatağında öldüren zihniyeti, tarih yazanlar asla değiştiremez.
xxxxxxxxxxxxxxxxxx
GEÇİTKALE:
Tarih: 15 Kasım 1967.
Yunan-Rum askeri güçleri komutanı General Grivas: Geçitkale-Boğaziçi köylerinin bulunduğu bölgeye, büyük bir saldırı gerçekleştirir.
Karşılarında; küçük bir Türk birliği bulunan, vahşiler; topçu birliği, hafif zırhlı araç birliği, mekanize birlik ile birlikte saldırıya geçerler. Yani: her iki güç arasındaki dengesizlik, üst boyutlardadır.
Tüm bunlar bir yana. Yani, sonuçta, burada her ne kadar dengesiz güçlerin çatışması söz konusu olsa da; Geçitkale’de yaşanan bir olay, vahşi Rum çetecilerinin zihniyetlerini ortaya koyması açısından öne çıkmaktadır.
Geçitkale bölgesinde yaşayan Mehmet Emin ve eşi, 80’li yaşlardadırlar. Ancak, bu iki kahraman kişi; evlerini terk etmezler. Evlerinin kapısına gelen ve kapıyı kırarak içeri girmeye çalışan Yunanlı subay ve yanındakilere karşı koyarlar ve bu karşı koyma; vurularak öldürülme ve işte burası en önemlisi, üzerlerine gaz dökülerek yakılma ile sonuçlanır. Üzerlerine gaz dökülerek yakılan bu iki ihtiyar insanın kömür haline gelmiş cesedi, sonradan bölgeye gelenler tarafından bulunur. Elleri ve ayakları tamamen yanmış, vücutları büzülmüş, küçülmüş ve adeta kömür olmuş iki insan.
Adada, bu tür vahşetleri önleyen Türk ordusu işgalci, ama küçücük bir kasabayı, kat ve kat üstün kuvvetlerle basan ve insanları öldüren ve öldürdükten sonra cesetlerini yakanların tanıımını ben yapamıyorum?
Evet, bunları okuduktan sonra, siz okuyucular karar vermelisiniz “Türk Silahlı Kuvvetleri, Kıbrıs’ta işgalcimi, kurtarıcımı?” Özellikle, adada yaşayan soydaşlarımızın vereceği karar çok önemli, yoksa, ne Rumlar, ne Yunanlılar, ne Almanlar, bu konuda onların verecekleri kararlar ne kadar sağlıklı olabilir?