Paskalya Adası

Paskalya Adası

Günümüzden, yüzlerce yıl önce: bir kısım denizci kavim: bulundukları yerden ayrılırlar ve uzun bir yolculuğun ardından: muhteşem güzellikteki bir ada’ya ulaşırlar ve buraya yerleşirler.

Ada: tamamen ağaçlarla kaplı ve ormanlıktır. Özellikle: Palmiye ağaçlarının bolluğu dikkat çeker. Bu ormanlık alanlarda: özellikle kuş türleri yoğundur. Deniz ise, her türlü deniz ürününü yeni ziyaretçilerine sunar. Böylelikle: Polinezyalı olarak isimlendirilen bu insanlar: yeni buldukları ve yerleştikleri adada; refah içinde yaşarlar ve nüfus yoğunluğu hızla artar. Ancak: bu insanlar adaya gelirken, yanlarında, adaya misafir olarak, bir tür canlı misafir daha getiriler: “fare”

Tarihi süreç içinde, zaman akıp gider. Bu arada: insanlar; ada insanları, ada içinde “uzun kulaklılar” ve “kısa kulaklılar” olarak ikiye ayrılırlar. (Hatırlayanlarınız olabilir: Anadolu’da büyük bir uygarlık kuran Frigyalılarda da uzun kulak, özellikle aristokrat sınıfı için tercih edilen bir özelliktir ve kulaklarının uzun olması için, doğumdan itibaren kafalarının sürekli bezlerle sarılı tutulduğu söylenir)

Evet: uzun kulaklılar kabilesi ve kısa kulaklılar kabilesi: verimli adanın topraklarında yaptıkları tarım ve avcılık ile hayatlarını gayet mutlu sürdürürler. Bu arada: adada, 3 aktif ve aktif olmayan birçok volkan bulunduğunu da söylemem gerek. Adalılar: bu volkanların bulunduğu alandaki taş-kaya bloklarını yontarak, bir kısım heykeller yapmaya başlarlar.

Ama: yüzyıllardır cevapları verilemeyen soruların ilk bölümü burada ortaya çıkar:

Adaya gelen bu yerliler:
1. Kaya-taş oymayı nasıl öğrendiler.
2. Kaya-taş oyacak aletleri-teçhizatı nasıl buldular.
3. Muhteşem sert, bu volkanik kayaları nasıl oyarak şekillendirdiler.

Bu soruların devamında: adalılar: yaptıkları ve bazıları 50 ton ağırlığa kadar ulaşan heykelleri: adanın çeşitli yerlerinde hazırladıkları “podyum” lara yani “kaideler” üzerine yerleştirdiler.

4. Heykelleri, yaptıkları yerden, yerleştirdikleri bu kaidelerin bulunduğu yere nasıl taşıdılar?

Heykeller: gayet düzgün ve gururlu yüz yapısı gösteriyordu, uzun ve düzgün burunlu, gururlu bakışlı, uzun kulaklı baş heykelleri:

5. Bu heykeller: ne için yapılmışt?
6. Heykeller: neyi simgeliyordu?
7. Heykellerin hepsi: adanın iç kesimlerine bakıyordu, neden?

(Varsayım: heykeller, adalıların atalarını temsilen yapılmıştı ve heykellere tapıyorlardı. Heykellerin hepsinin adanın iç kesimlerine bakmalarının sebebi olarak ise: “heykellerle ifade edilen varlıkların” denizden geldiklerinin betimlenmesi)

Ada üzerinde yapılan incelemelerde: 1000’e yakın heykel bulunmuştur. Bunların, üçte birlik kısmı: planlanan yerlerine taşınmış ve kaideler üzerine yerleştirilmiştir. Büyük bir kısmı: taşınma esnasında adanın çeşitli yerlerinde, öylece bırakılmış ve yine bir kısmı, taş ocaklarında yapılırken yarım kalmış şekilde bulunmuştur. Yalnız: diğer en büyük özellik: heykellerin, yalnızca beşte biri, adada bulunan volkanik kaya kütleleri oyularak yapılmıştır. Heykellerin, diğer büyük kısmı, ada da bulunmayan taş-kaya kütlelerinin oyulması suretiyle yapılmıştır.

8. Adada bulunmayan taş-kaya kütlelerinden yapılan bu heykeller, başka bir yerde yapıldıktan sonra mı buraya getirilmiştir? Eğer öyle ise, nerde yapılmıştır ve nasıl getirilmiştir?
9. Heykellerin ki, bazıları 50 tona yakındır, yapıldıkları taş ocağından, yerleştirildikleri kaidelerin bulunduğu yerlere nasıl taşınmıştır.

Varsayım: Heykeller, taş ocağından veya yapıldığı yerden, yerleştirildikleri kaideler üzerine taşınması sırasında: adada bulunan ormanlardan elde edilen ağaç kütükleri kullanılmıştır. Heykeller, ağaç kütükleri üzerinde taşınmışlardır veya diğer bir varsayım: heykeller: uzaydan gelenler tarafından bir şekilde, bir yerlerde yapılmış ve yine onların gücü veya imkanları ile taşınarak, adaya, bulundukları yerlere getirilmişlerdir. Çünkü: bir kısmı 50 ton ağırlığında olan bu heykellerin, o dönemin insan gücü ile taşınması mümkün değildir. Öte yandan, o dönemde, ada nüfusu en fazla 1000 kişi civarındadır ve Mısır döneminde, piramitler yapıldığındaki, yüzbinlerce kişilik işgücü burada söz konusu değildir.
Ayrıca: zaten, adanın besin kaynakları, yüzbinlerce kişilik işgücünün beslenmesine yetecek ölçüde değildir.

Diğer ve son bir varsayım: adanın, bir zamanlar, üzerinde muhteşem bir uygarlık kurulmuş olan “Atlantis kıtası” nın bir parçası, uzantısı olduğu yönündedir. Atlantis kıtası; her ne kadar varlığı kanıtlanmış bir yer olmasa da, geçmişe yani antik dönemlere yönelik yazarlar tarafından söz edilmiştir ve bu muhteşem uygarlıktan günümüze hiçbir şey kalmamıştır. Ama, belki de, bu taş heykeller, kalıntı olabilir mi?

Evet: bu sorular bir yana, ben yine adada yaşananlar hakkında söz etmek istiyorum. Adada, iki ayrı yerde yaşayan uzun kulaklılar ve kısa kulaklılar: geçen zaman içinde, bu taş heykelleri yontmaya o kadar aşırı bir ilgi göstermiş ve zaman ayırmıştır ki; sayıları yüzlerce olan bu taş heykelleri yaparken; yoğun bir şekilde, adanın ormanlarını yok etmişlerdir. Aslında: bu yok etmede; adaya ilk geldiklerinde, yanlarında getirdikleri “fare” lerin de rolü büyüktür.

Derken: adadaki ağaçların hızla yok edilmesi sonucu: ekolojik denge bozulur, ormanlarda barınan av hayvanları yok olmaya başlar ve zamanla biter. Ada yerlileri, bir zaman gelir, denizde kullanmak için kendilerine “kano” yapacak “ağaç” bulamaz hale gelirler. Bu arada, şunu de belirtmek gerekir ki: ada üzerinde yazının başında söz ettiğim gibi, 3 aktif ve yüzlerce aktif olmayan volkan bulunmaktadır. Acaba, bunlar etkin hale geldi ve bu yüzden mi, adanın orman-ağaç varlığı yok oldu?

Bir şekilde bozulan ekolojik denge nedeniyle, aç kalan insanlar, kendi aralarında çatışmaya başlarlar ve bu çatışmalar o ölçüde vahşi hale gelir ki; yamyamlık iddiaları gündeme gelir. Önce yokluk, sonra açlık.

Evet: küçücük bir adada, yüzlerce muhteşem heykeli üretecek şekilde bir uygarlık kuran bu insanlar: doğaya karşı yaptıkları bu katliam nedeniyle; bir zaman gelir, birbirlerine yiyecek ölçüde vahşileşirler.

Günümüz insanı olarak: gerçekliği tam olmasa da (çünkü, gerek arkeoloji ve gerekse bilim adamları, yukarıda yazdığım sorulara net cevaplar verememektedirler) ; bu anlattıklarım; arkeolojik ve bilimsel araştırmalar ile büyük ölçüde kanıtlanmıştır.

Doğaya sahip çıkalım, doğanın kaynaklarını gereksiz tüketmeyelim. Son bir not: bu ada: halen Güney Amerika kıtasında, Şili ülkesine bağlı bir adadır ve dünya üzerinde, yerleşim yerlerine en uzak ada olarak bilinmektedir.

Aranan kelimeler:

10 Kasım 2012
bosluk

cumhuriyet tarihi Son Yazılar FriendFeed
kişi siteyi ziyaret etti